(65) Garip Bir Meyve.

73.2K 7.6K 10.4K
                                    

"Hepsi benden kurtulmak istiyordu, hemde hepsi. Oysaki beni hiç tanımıyorlardı çünkü benden kurtulmak hiç kolay değildi. Beni kurtların içine atsalar bile sürüyü arkama katıp geri dönerdim."

Ben bir şifacıyım, yani çoğu bitki hakkında mutlaka bir bilgim vardı. Fakat garip yaratıklar hakkında zerre kadar bilgim yoktu. Gözlerimi kırpmadan karşımdaki şeye bakarken onun ne olduğunu sorguluyordum. İnsan desem insan değil hayvan desem hiç değildi. Peki, bu nedir Tanrı aşkına? Çırılçıplak bir kadın ama sıradan bir kadın değil. Bedeni yeşil yosunlarla kaplı garip bir yaratıktı. Kızıl, kıvırcık saçları yerlerde sürükleniyordu ve kadının gözleri yoktu. Evet, gerçekten gözleri yoktu hatta göz çukurları bile yoktu. Mağaranın olduğu koridorda öylece duruyordu. Meliz bu şeyi görür görmez kaçtığına göre ne olduğunu çok iyi biliyor olmalı. Tehlike arz eden bir şey olmasaydı arkasına bile bakmadan kaçmazdı. Tuhaf ama ben kaçmadım çünkü ondan korkmuyorum. Belki korkmam gerekiyor fakat besin zincirinin en altında olmadığımı da biliyorum. Hangimizin daha tehlikeli olabileceği henüz belli değilken belki de o benden kaçmalıydı.

"Elzem Akay," dedi ve havayı koklarken sivri dişleri dikkatimi çekti. Pirana gibi sivri ve keskin dişleri bir insana ait olamazdı. "Tanrı Tanımaz Asi," diyerek devam etti. "Yaklaş ve seni görmeme izin ver." Gözleri bile yokken nasıl olacak o iş?

Kalan son adımları da kapatıp karşısında durdum. "Benden korkmuyorsun Asi, neden?" dediğinde omuzlarımı dikleştirdim ve elimin tersiyle saçlarımı geriye doğru savurdum. "Belki de korkması gereken ben değilimdir." Şu zamana kadar kimleri alt etmiştim, çıplak bir kadına yenilecek değilim.

Sözlerime alay ederek güldü. "Kiminle konuştuğun hakkında en ufak bir bilgin yok, değil mi?"

"Bana fark etmez," diyerek umursamaz bir şekilde omuz silktim. "Nasıl olsa alayını belliyorum." Belliyor muyum? İkinci Elzem resmen terbiyemi bozmuş! Hafifçe öksürerek, "Yani hepsinin üstesinden geliyorum demek istedim." Şimdi oldu işte.

Bir daha çirkin bir kelime kullanırsam kendi ağzıma bir tane çakarım.

Ellerini kaldırıp avuç içini bana doğru tutunca avucunun içindeki gözlerini gördüm. Evet, mavi gözleri avuçlarındaydı. Pekâlâ, yavaş yavaş korkmaya başladığımı itiraf ediyorum. Avuçlarındaki gözlerini kırptıkça kirpikleri titreşiyordu. "Doktorunuz kim diye sormaya korkuyorum," diye mırıldandım. Eğer daha önce bir göz operasyonu geçirdiyse kesinlikle doktorunu değiştirmeliydi. O gözler olması gereken yerde değildi.

"Ben kimim biliyor musun?"

"Sanırım söylemezseniz asla bilemeyeceğim."

Güldüğünde ortaya çıkan sivri dişleri fazla ürkütücüydü. "Bence kim olduğumu biliyorsun, değil mi?"

"Bilmiyorum ve kim olduğunuzu söylemeniz konusunda ısrar edeceğim."

"Biliyorsun Oyunbaz," diyerek iyice bana yaklaştı. "Anılarını yeni aldığın için kafan hâlâ karışık." Parmağıyla yüzüme dokunduğunda ruhunda inanılmaz bir açlık hissettim. Bana dokunduğu an açlığı şahlanmıştı. "Kim olduğumu söylersen buradan geçmene izin vereceğim ama söylemezsen-" dediğinde bir zürafanın dilinden daha uzun dili dişlerinin arasından sarktı. Yüzümü sesli bir şekilde yalayıp, "Asırlardır çektiğim açlığımı seninle dindireceğim," dedi. "Buraya gelen ilk kişisin ve ben çok açım." O benim yüzümü mü yaladı?

Yüzümü yaladığı için öğürerek ondan uzaklaştım. "Rica ederim dilinize mukayyet olun," diyerek elbisemin koluyla sertçe yanağımı sildim. "Burada yüzümü yıkayacağım bir sabun bile yokken bunu bir daha yapmayın. Ah, yüzümde onlarca bakteri geziniyor olabilir!" Sıcak dilinin bıraktığı dokunuşu yanağımda hissettikçe derimi yüzmek istiyorum. Kim olduğumu bildiğine göre temizlik konusunda ne kadar titiz olduğumu da bilmeliydi!

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin