(58) Geldiğin Yere Geri Dön!

60.3K 7.3K 9.7K
                                    

"Ve dudaklardan dökülen son bir veda sözcüğü, 'Git,' "

Nihayet Araf'ın sınırlarına yaklaşınca derin bir nefes aldım. Ninfa'ları özgür bıraktıktan sonra dönüş yolu dört günümüzü daha almıştı. Atları bağladığımız yerde bulmak bizim için büyük şanstı lakin Araf'ın içine girdikten sonra bir günlük daha yolumuz vardı. Önümüzdeki koca tepeyi aşınca Araf görüş açımıza girecekti. Tabii tepeye doğru tırmanırken inatçı atları peşimizden çekiyor olmasaydık daha hızlı ilerlerdik. Ninfa'lar büyüyle doğrudan Araf'a gitmişken aradan geçen dört günde neler yaptılar hiç bilmiyorum. Açıkçası bilmek de istemiyorum çünkü olacakları az çok tahmin ediyorum. Şu anda Araf halkı kıyameti yaşıyor olmalı ve biz üç kadın da bir hayli kötü şöhrete sahip olmuşuzdur. Itır'a olanlardan sonra klan liderlerini tehdit etmem ve hemen sonrasında ortaya çıkan Ninfa belası, akıllara doğrudan bizi getirecekti. Hep istediğim gibi Araf'ta artık kimse adımı unutmayacaktı. İyi veya kötü anılmak umrumda değil, bu şehirde tarih yazacağım. Herkes farklı bir dünyadan gelen bir melizin onları nasıl helak ettiğini bilerek ölecekti. Benden alınan bir cana karşılık buradaki herkesin canı!

Itır, beni izlediğini biliyorum. Eminim şu anda bu yaptığım şey için bana çok kızıyorsun, ama sen Araf'a gelemiyorsan ben içindeki insanlarla birlikte Araf'ı sana getiririm.

Senin için dünyaları yakarım derken asla şaka yapmıyordum kardeşim.

Bana kızabilirsin ama sen istemesen bile ben dökülen kanın hesabını soracağım!

Ve tanrılar! Onları asla tatmin etmeyeceğim. Evet, benden istedikleri yıkımı alacaklar ama bu onları mutlu etmeyecek. Benim üzerimde oynanan tüm oyunları bir bir bozmadan ölmeyeceğim. Burada Oyunbaz olan benim ve bir oyun oynanacaksa kurucusu sadece ben olabilirdim. Benim gibi bir hanımefendiyi bile sonunda çıldırtmayı başardılar! Öğrencileri için ders programı hazırlayan bir kadından tehlikeli bir kadın yarattılar. Bir öğretmenken şimdi asilerin öncüsü gibi bir şey olmuştum! Bana yapılan bu haksızlığı asla unutmayacağım.

Sonunda uzun uğraşlar sonucu tepeye çıktık. Atımın yularını sıkıca tutarken nefes nefese kalmıştım. Eğilip soluklanırken Meliz'in, "Aman tanrım," diyen şaşkın sesini duydum. "Araf yıkılıyor."

Doğrulup Meliz'in baktığı yere bakınca Araf tüm görkemiyle aşağıda görünüyordu. Uçsuz bucaksız toprakların üzerinde kara bulutlar vardı. Araf için karanlık bir çağ başlamış gibiydi çünkü güneş bulutların ardına gizlenmişti. Simsiyah bulutlar haritada Araf'a ait olan her bölgenin üzerindeydi. Bu yükseklikte fanilerin bölgesi de görünüyordu. Fanilerin topraklarında kış mevsimi olduğu için kar tıpkı beyaz bir örtü gibi onlara ait bölgeyi kuşatmıştı. Lakin Araf'ta durum içler acısıydı. Burada her klanı görebiliyorum ve gördüklerim ne yazık ki beni bile üzüyordu. Aşağıda küçücük görünen şehir yanıyordu. Her hanede siyah dumanlar çıkıyor, alevler gökyüzüne doğru ulaşıyordu. Sadece konakladıkları yerler değil ormanlar da yanıyordu. Tutuşan ağaçların alevlerinden kaçmak isteyen kuşlar, tiz sesler çıkartarak uçuşuyordu. Araf'ı esir alan siyah bulutlar aslında bulut değildi, yanan bir şehrin dumanlarıydı. Ölümsüzlere ait her bölge, her klan ve her toprak parçası cayır cayır yanıyordu. Ninfa'lar geride bıraktığımız dört günde Araf'ın bağrına yangın düşürmüştü. Fanilerin bölgesi kıştan dolayı beyaz örtüyle kaplıyken, ölümsüzlerin bölgesi ateşin koyu kızılına bürünmüştü. Evet, Araf yanıyordu.

Bu enkazın sebebi bendim. Ben yakmıştım.

Meliz yutkunarak, "Kırım," diye sevdiği adamın adını fısıldarken, ben ona göre fazla duygusuzdum. Savcı'nın adını zikretmeye bile artık hakkım yoktu.

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now