(19) Buz Festivalinin Korkunç Yüzü.

100K 9K 11.5K
                                    

Yazarın notu: Bu bölümden sonraki bölümler düzenlenmemiştir.

***

"Bir yenilgiye karşı kendi kanımla bedel öderken kazandım diyemezdim. Ancak kaybetmeye de hiç hakkım olmadı ki."

Bütün bunlar gerçekten bir kâbus olmalı. Üst üstte gelen bu aksiliklerin içinden çıkmak hiç kolay değildi. Tam bu sefer oldu, az kaldı diyorum ama bu seferde başka bir engele takıldığım için amacımdan şaşıyordum. Festivalde kütüphaneye sızmak harika bir plandı ancak Asil'in gereksiz ısrarı tüm planlarımı sekteye uğratmıştı. Oğuz'un bedeninde çıkabilirim ama bu çok dikkat çekerdi çünkü Oğuz buraya nasıl geldiğini sorgulayacaktı. Yarın sabah Asil ona bu gece hakkında bir şeyler anlattığında ne yazık ki bu sefer daha çok sorgulayacaktı çünkü geceyi hatırlamayacaktı.

Planım kütüphaneye sızmaktı ama şimdi bir masada oturmuş, bu gürültücü müzikte dans eden insanları izliyordum. Eğer kutlama salonundan çıkmayı başarırsam hemen üst kata çıkıp ait olduğum bedeni alabilirim. Tamam, kütüphaneleri onların olsun vazgeçtim gitmeyeceğim artık. Rahat duracağım yeter ki şu geceyi sorunsuz atlatayım. Sağımda Hafız, solumda Turgut ve tam karşımda Asil ile Gediz varken kaçmak çok zordu.

Bir masada beş kişiydik ve beşinci kişi Turgut'tu. Evet, kurbanlarımdan bir diğeri de bizim masamızdaydı. Her masada bolca yemek ve şarap olduğu için herkes içip gecenin tadını çıkarıyordu. Salon o kadar büyüktü ki hepimizi çok rahat içine alıyordu. Herkes eğlenirken zavallı hizmetçiler onlara hizmet etmek için koşturuyordu. "Sizce de hatunlar bugün çok güzel değil mi?" dedi Turgut. Bunlar kadınlara neden sürekli hatun diyor, bilmiyorum ama sanırım burada çok yaygın bir şeydi. Kadın demenin farklı bir adı olsa gerek.

Etraftaki kadınlara hayran dolu gözlerle bakan Turgut haklıydı. Sürekli savaşçı gibi giyinen kadınlar bugün rengârenk elbiseler içinde çok güzellerdi. "Evet." Asil'in gözleri bir masada yemekleri dolduran Doğa'daydı. "Çok güzeller." İç çekmesiyle masadaki herkes ona bakıp gülmeye başladı.

"Asil, beni daha fazla utandırmadan dön önüne." Gediz onun aptal aşık hallerine sinir oluyordu. "Kız seni görmüyor git başka ateşlerin pervanesi ol."

"Senin gibi mi?" Yüzünü buruşturdu. "Kadınları korkutan birinin sözlerini niye umursuyorsam."

Asil alay ederek ona laf atınca güldü. "Hepsi bana deli oluyor." Göğsünü gere gere arkasına yaslandı. "Şimdi istesem her biri masamda biter." Bu kadar özgüven fazla değil mi?

"Oğuz içsene." Bu Asil'in zavallı Oğuz ile derdi ne? "Havva'ya açılmak istiyorsan birkaç kadehten fazlasına ihtiyacın var." Havva? Şu Asil'in hep etrafında olan arkadaşı mı? Neden şaşırıyorum ki bir Tenebris başka bir Tenebrisden etkilenir. Burada melezlere nadiren denk geliyoruz. Akademideki tek melez dünyalarına sonradan gelen kalkanlardı çünkü biz fani ve ölümsüzlerin melezi gibi bir şeydik. Ne olduğumuzu ben bile bilmiyorum.

Tüm bu ısrarlara dayanamadığım için zorla elime tutuşturdukları şarap kadehini masaya koydum. "Teşekkür ederim ama ben içmem." Başımı kaldırıp omuzlarımı dikleştirdim. "Ayrıca bir kızla konuşmak için içkiye sığınacak kadar özgüvensiz biri değilim. Kendimi doğru şekilde ifade edecek olgunluktayım ve bunu yapmak için alkol gibi saçma bir şeye ihtiyacım yok." Saçlarımı savurmak için elimi boynuma doğru atmıştım ki, olmayan saçlarım yüzünden hayal kırıklığı yaşamıştım.

"Az önce teşekkür mü etti? Ve bunu yaparken inceden bizi aşağıladı mı?" Asil'in sesi sorgularcasına çıktı. "Kibarlık altında kibir ve küstahça bir üslup?" Bir şeyi anlamak istercesine gözlerini kısmıştı. "Omuzlar dik, baş yukarıda ve saçlara doğru uzanan bir el?" Kafası karıştı. "Çok garip sebepsiz yere bana şu Oyunbaz kızı hatırlattın"

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now