72

719 45 6
                                    

Arabasına atlayıp deli gibi Neşe ve Derin ile birlikte kaldığı eve gitti. Olsa olsa burada olurdu. Metruk evin merdivenlerini ikişer ikişer çıktı. Kapıyı çaldı ama açan Reyyan değil Neşe’ydi. Saçı başı dağınık olan genç kızın evde spor yaptığı belli oluyordu. Yüzü ve giysileri ter içindeydi.
N:Enişte..Hayırdır ne arıyorsun burada?
M:Karımı arıyorum. Reyyan burada mı?
Kestirmeden sorduğu soruyla Neşe kaşlarını çattı.
N:Hayır değil. Buraya mı gelecekti, benim haberim yok..
M:Bel-belki Derin.
Neşe şaşkın suratıyla Derin’e seslendi. Derin’den de aynı cevabı alınca herhangi bir açıklama yapmadan, arkasını döndü tekrar koşmaya başladı. Kızlara haber alırlarsa kendisini aramalarını söylemeyi unutmamıştı.
Arabasına bindiğinde nerede olabileceğini düşünmeye başladı. Okulda olabilir miydi? Sanmıyordu ama yine de bakmaktan başka çaresi yoktu. Okula doğru giderken, bir yandan da Reyyan’ın telefonuna ulaşmaya çalışıyordu. Ama her seferinde kapalı olan telefonla sinirleri iyice gerilmeye başlamıştı.
Kampüsün önüne geldiğinde, arabayı özensizce bir yere park etti. Kapıda birileriyle muhabbet eden güvenlik görevlisi ona nereye gittiğini soracak vakti bulamamıştı. Yürüyerek geçtiği ağaçlıklı yoldan çevresine bakınmayı da ihmal etmiyordu. Kantine girip etrafı süzdü. Kendisine ilgiyle bakan kızları, merakla inceleyen erkekleri fark etmedi. Şu anda şaşkınca bakan gözler umurunda değildi. Okulun altını üstüne getirdikten sonra karısını bulamamanın siniriyle çıktı dışarıya.
Bu sefer adresi hastaneydi. Her karışını aradığı hastanede karısına dair bir iz bulamadı. Adımlarını hastanenin çıkışına yönlendirdiğinde, karşısında beyaz önlüğüyle kendisine doğru gelen adamı fark etti. Sinirleri zaten tepesindeydi, kendisine duyduğu siniri çıkartacak bir kurban arıyordu ve onu bulmuştu. Öfkeli adımlarını ona çevirdi. Bu adama söyleyeceği birkaç kelime vardı.
S:Ne işin var burada?
Miran onu duymazdan geldi.
M:Reyyan’ı bugün gördün mü hiç?
S:Reyyan’ı mı? Hayır görmedim. Görsem de bu beni ilgilendirir. Sana söylemek zorunda değilim. Uyduruk evliliğin, uyduruk bir kahramanısın sen.
Onun bu saçma ve cesur sözleri üzerine Miran’ın yüzü tehlikeli bir şekilde değişti. Bir adım ileriye attı.
M:Dinle beni kendisini nimetten sanan embesil. Ayağını denk al dedim sanırım iyi anlatamadım. Evliliğimiz uyduruk değil. O benim karım, kadınım..Daha açık nasıl anlatılır düşünemiyorum. Benim karım olduğunu unutarak sakın yanlışa düşme. Seni bir daha onun çevresinde görürsem ya da bilmediğim bir şekilde yakınlaştığını fark edersem..çok net söylüyorum..kafanı koparırım.
Serkan’ın gururuna dokunmuştu, doktor arkadaşlarının yanında Miran’ın davranışları. Mirandan daha çelimsiz olduğuna aldırmadan göğsünden itmeye kalktı. Fakat bir anda ince bileği tutulmuş, kıvrılıvermiş ve sırtüstü yere yapıştırılmıştı. Miran’ın iri pençesi de adamın yakasını boğacak kadar sıkıyordu.
M:Sakın bana bir şans daha verme dostum. Bana ve karıma bir daha dokunmaya kalkarsan bu, o ellerinle yapacağın son şey olur.
İki güvenlik görevlisi hızla Miran’ın kolunu tutup, çekmeye çalıştı.
G:Bayım..bayım..Serkan Bey’i bırakın lütfen..
Miran yumruğuyla nefes almasını güçleştirdiği Serkan’a baktı. Sonra tiksinerek ittirdi onu.
M:Peh..Bey’miş. Pabucumun beyi…Beni anladın mı aslanım? Ben her zaman bu kadar konuşmam.
Serkan, gururunun incinmesine dayanamamıştı. Güvenlikler araya girip, Miran’ı biraz uzaklaştırdı. Bunu fırsat bilen yerden doğrulup arkasından Miran’a saldırdı. Yumruğunu savurdu. Miran biraz yana çekilince boynunun kenarına gelmişti yumruk.
O anda film koptu işte. Bir dakika içinde Serkan ve onu değil de Miran’ı durdurmaya çalışan iki güvenlik yerlerdeydi. Serkan patlamış kaşı, kırılmış burnu ve koluyla yüzükoyun yerde inliyordu. Öfkesini hala alamayan Miran ellerini yumruk yapmış, etrafında sataşacak adam arıyordu. Gözleri ateş doluydu. Oysa herkes çekinerek geriye çekilmiş, insanlar çığlık çığlığa kaçmaya başlamıştı. Öfkesini kusacak bir başka kişiyi bulamayan Miran derin bir nefes aldı. Yerde inleyen hocaya böcekmiş gibi baktıktan sonra ileride ki cam kapıya gitti. Savurduğu yumrukla, kapı tuzla buz olurken eli de parçalanmış, kan etrafa saçılmıştı.
Aşık olmak bir erkeği bu kadar çılgına çeviriyordu işte.
Çok değil, üç beş saat sonra bir karakolda, ona kötü kötü bakan birkaç polisin önünde bir tutanağa imza atıyordu. İmzadan sonra öfkeyle doğrulunca, o polisler bile biraz gerildi.
M:Bir dediniz mi var?
Polis memurları başlarını iki yana sallarken, komiser araya girmişti.
K:Uzatmayın Miran bey.
Miran iki genç polise ters ters bakarak döndü. Şu anda önüne kim gelse kavga edebilirdi. Öfkesi, siniri sönmemişti henüz. Elindeki sargıyı gördükçe daha da sinirleniyordu.

Buyurun promosyon 😍 Umarım beğenirsiniz 🙏 yeni bölümde görüşmek üzere 🧡 kendinize iyi bakın 🤩

Hercai Where stories live. Discover now