İLK GÜN

4.1K 173 28
                                    

İlk taşındığımızda dikkat etmemiştim ama yeni okuluma doğru yürürken havanın ne kadar kapalı olduğuna baktım. Elbette Eylül ayındaydık ancak Ege'de bu aylarda bile hava bir hayli güneşli ve sıcak olurdu.
Etraf sanki büyü yapılmış gibi karanlık ve soğukken içimden ' keşke biride benim hayatıma büyü yapsa ' diye geçirdim.  Evet İstanbul'da yaşarken de pek popüler bir kız sayılmazdım ancak şimdi lise üçe geçmiştim ve eminim yeni okulumdaki öğrenciler çoktan gruplaşıp kendi aralarında takılmaya başlamıştır. Sıkıcı ve yalnız 2 yıl. Çokta uzak olduğum bir konu sayılmazdı. 
Kendimle konuşmaya devam ederek yeni okuluma gelmiştim bahçede havanın bu durumuna rağmen bir hayli öğrenci vardı. Rüzgar çok sert esip, yağmur damlaları yavaş yavaş yere çarparken bahçedeki öğrenciler bundan biraz bile etkilenmiyormuş gibi gözüküyordu. Birçok erkek kısa kollu tişörtle otururken kızlar mini etekli bacaklarını sergilemekten çekinmiyordu.

Her halimden yeni öğrenci olduğumu belli ederek okulun içine girerken kasabanın havası gibi okulda beni şaşırtmayı başarmıştı. Küçük bir kasabaya göre son derece lüks ve büyük gözükürken müdürün odasını bulmam tam 5 dakikamı almıştı. Beni görmezden gelen öğrencilerin arasında yürümek zaten bir hayli zorken, kapıyı tıklatmamla ben daha ne olduğunu anlamadan hızlıca açılması kötü geçen günümü taçlandırmıştı.  Korkuyla birkaç adım geri giderken, kapıyı açan kişi benden en az 15 santim uzun, koyu kahverengi saçlara sahip ve neredeyse kırmızıymış gibi gözüken muhteşem gözleri olan bir öğrenciydi.
" Affedersin. Canını yakmadım ya ? " Çocuk bir hayli nazik şekilde bana bakarken ben çocuğun gözlerinden kendimi alamıyordum. O kadar uzun süre cevap vermeden durmuştum ki çocuk artık dayanamayarak gülmeye başlamıştı.
" Şey... Evet, teşekkür ederim bir şeyim yok. " Çocukta tıpkı benim gibi birkaç saniye bana bakarken ilk defa yakışıklı bir çocuğun benden hoşlandığını düşünmüştüm ama tabi ki bu düşüncem sadece 5 saniye sürdü.
Çocuğun " İyi o zaman sevindim. " demesiyle gözden kaybolması bir olurken, ben içimden ' Lanet olsun Almila, lütfen ilk günden aşık olma ' diyerek müdürün odasına girdim.
" Hoş geldin kızım. Gel otur bakalım. " Müdür, uzun boylu, kel ve bir hayli sempatik bir adama benziyordu, beni sıcak karşılaması doğrusu içimi ısıtmıştı.
" Hoş bulduk efendim. "
" Nasıl kasabamızı ve okulumuzu beğendin mi ? "
" Doğrusu kasaba beklediğimden daha karanlık ama okul gerçekten çok güzel ve büyük. "
Verdiğim cevapla müdür bir kahkaha attı ve masanın çekmecesinden bir kağıt çıkardı.
" İlk başta herkes öyle düşünür Almila ama sonra kimse buradan ayrılmak istemez. Al bakalım yeni sınıfın ve ders programın. " Müdürün uzattığı listeye alıp yeni sınıfıma bakarken derslerim hep sabahtı. Yeni sınıfımın adı ise 11-A'dı. 11-A, umarım güzel bir yıl geçiririz.

Müdürden izin aldıktan sonra odadan çıkmıştım ancak konuşmamız anlaşılan biraz uzun sürmüştü ve dersler çoktan başlamıştı. ' Olamaz, şimdi sınıfa gireceğim ve herkesin gözü bana çevrilecek. '
Şansıma bir kez daha yanarken hızlı adımlarla yeni sınıfıma gittim - ki bulmam 5 dakikamı almıştı - içeri girmeden önce son kez kendime baktım ve tüm cesaretimi toplayarak kapıyı tıklattım.
" Gel " İçerideki kadın öğretmenin seslenmesinden sonra yüzümün kızarıklığını saklamaya çalışarak içeriye girdim, sınıf çok kalabalık değildi ve o da ne ? müdürün odasında karşılaştığım çocukta bizim sınıftaydı.
" Gel bakalım küçük hanım sanırım okulumuzun yeni öğrencisisin ? " Öğretmende tıpkı müdür gibi nazik bir kadındı, onun sıcak karşılamasıyla biraz olsun kendime gelerek " Evet hocam " dedim.
" İsmin ne bakalım ? "
" Almila Demir " Soyadımı söylediğim anda tüm sınıfta konuşmalar başladı. Hatta öğretmenin bile bakışları değişmişti.
' Neler oluyor böyle ? Yoksa soyadımı söylememem falan mı gerekiyordu ? '
Ancak konuşmalar kısa sürede kesildi, öğretmen ise  gülümsemeye çalışarak " Tamamdır Almila, boş bir sıraya otur bakalım. " dedi, etrafıma bakındığımda ise sadece tek bir kişinin yanının boş olduğunu gördüm.
Kasabaya geldiğimden beri ilk defa şansıma teşekkür ede ede yakışıklı çocuğun yanına gidip oturdum ancak gizemler bir türlü peşimi bırakmıyordu. Çocuğun yanına oturur oturmaz tüm kızlar öldürücü bakışlar atmaya başlamışken erkeklerin tamamı şaşkınlıklarını bir hayli belli etmişlerdi. Sanki yanına oturduğum çocuk bu kasabanın prensiydi ve her soylu gibi sıradan insanlarla oturmazdı.
" Tebrik ediyorum hayatım yeni okulunun daha ilk 5 dakikasında düşmanlar kazandın. " Bana hayatım demesi bir yandan hoşuma gitmişken öbür yandan sinirlerimi bozmuştu. Eminim yakışıklılığına güvenerek her kızla istediği şekilde konuşabileceğini zannediyordu.
" Neden çok yakışıklısın diye yanına gelen her kız senden hoşlanıyor olmak zorunda mı ? Sadece burası boştu bende buraya oturdum. "
" Demek çok yakışıklı olduğumu düşünüyorsun ? Ayrıca ben ' benden hoşlanıyorsun ' demedim. "  Çocuk bana gülerek bakarken, ben ne diyeceğimi bilemiyordum. Kelimeler sanki ben izin vermeden ağzımdan çıkıyordu.
" Zaten senin gibi birinden asla hoşlanmam ben. Havalı, egoist , kendini herkesten üstün gören." Verdiğim cevapla çocuk bir kahkaha attı.
" Dişlerin çok keskin bakıyorum, tıpkı benimkiler gibi. Ayrıca hayatım herkesten üstün olduğuma gerçekten emin olabilirsin. "
Ne demekti şimdi bu ? Nasıl herkesten üstün olabilir ki, tamam inanılmaz derecede yakışıklı, karizmatik olabilir. Ah düşündüm de gerçekten üstün olabilir ama adım kadar eminim ki bunu çok yakışıklı olduğu için söylemedi.

                                                                                               &
                                                                                               &

Okulun ilk günü olduğu için bizi ilk dersten sonra hemen boş bırakmışlardı, bir yandan yakışıklı çocukla daha fazla vakit geçirebilseydim diye düşünmeden edemezken öbür yandan her öğrencide olduğu gibi bizi boş bırakmalarına bir hayli sevinmiştim.
Hava ise çok daha karanlık olmaya başlamıştı, Ege'de saat 10'da hava nasıl karanlık olabilirdi ki ? Eve doğru yürürken hemen sokağın yanındaki mezarlık doğrusu ilgimi çekmişti. Mezar taşları daha önce hiç görmediğim şekillerle doluyken, içimdeki mezarlığa girme isteğine engel olamamştım. Birkaç dakika sembollere baktıktan sonra mezarlık havanın kararmasıyla ve yoğun sis yüzünden normalde olduğundan da korkunç gözükmeye başlamıştı. Tam geri dönmeye karar vermiştim ki o yazıyı gördüm. ' Giray Demir.'
Bu babamın adıydı ancak bu nasıl olabilirdi ki ? Babamın mezarı İstanbul'daydı... Önce isim benzerliği diye düşündüm ancak mezara yaklaştığımda doğum ve ölüm tarihlerinin de tuttuğunu gördüm, babamı tanıyarak büyüdüğüm söylenemezdi ama mezarını görmem gözlerimin dolmasına yetmişti, etrafıma baktığımda ise her tarafın sisle dolmaya başladığını gördüm.
" Tamam bu artık gerçekten korkutucu olmaya başladı. " Korkuyla arkamı dönüp, koşar adımlarla çıkış kapısına doğru yürüyordum ki aniden durdum, kalbim hayatımda hiç olmadığı kadar hızlı atmaya başladı, vücudum ise korkuyla hareket edemiyordu, tam çıkış kapısında, sislerin arasında bir çift simsiyah göz bana bakıyordu.

ESİNTİOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz