GİZEMLİ KİŞİ

955 63 6
                                    

Her ne kadar Elif'i teselli etmeye çalışsakta zavallı kız Klara'nın dediklerinden çok etkilenmişti. Zaten nasıl etkilenmesin ki ? Hala birinin nasıl bu kadar kötü olabileceğin aklım almıyordu. Elif üzüntüyle yalnız kalmak istediğini söyleyip yanımızdan ayrılırken ben büyük bir öfkeyle oturuyordum. 
" O kızı öldürmek istiyorum. " Aslında masada oturan herkes kökenleri öldürmek istiyordu, tabi tek sorun hiçbirimizin onlara güçleri yetmeyeceği gerçeğiydi. 
" Hadi Klara'yı takmayın kafaya, kendini beğenmiş salağın teki işte. Şimdi abicim söyle bakalım, turnuvadaki görevler ne olacak ? "
" Ben nereden bileyim, turnuva başlamadan önce görevlerin söylenmesi yasak. "
" Ah sanki kendi abimi tanımıyorum. Özgürle bunu öğrendiğinize eminim. " Ayaz ve Özgür birbirlerine bakarak gülerken, Ayaz anlatmaya başladı.

" Tamam ama kimseye söylemeyin. Birinci görev Forbing olacak. " Forbing mi ? oda neyin nesiydi, ben meraklı gözlerle Ayaz'a bakarken Özgür büyük bir heyecanla atlamıştı.

" Benim en sevdiğim şey. Futbol ve Basketbol karışımı bir oyun ama çok daha sert ve acımasızdır.  " Danstan sonra birde bu mu çıktı ? Hayatımda en son 7 yaşında falanken top oynamıştım ben. 
" İkinci görev ise bir ipucuyla alakalıymış, bunu tam öğrenemedik ama sanırım bizden bir şeyi bulmamızı falan isteyecekler herhalde. Üçüncü görev ise zorlu ve korkunç şeylerle mücadele edeceğimiz bir labirent. Sonuncusunu biliyorsunuz zaten benim en sevdiğim bölüm. Final savaşı. Kurtları yenmekten büyük bir zevk alacağım. " Ayaz büyük bir keyifle arkasına yaslanırken Olca'da bende merakla görevleri düşündük. 

" Ormanın içindeki okulda hiç alfa var mı ? "
" Hayır genç bir alfa görmek neredeyse mümkün değildir. Mete hariç tabi - ki o bile bu yarışmaya katılmak için 1 yaş büyük - " Olca haklıysa o zaman gerçekten Ayaz'ın bu yarışmayı kazanmak için büyük bir şansı vardı.

" Sevgilimin kazanacağına şüphe yok öyleyse " Başımı Ayaz'ın göğsüne dayarken, Ayazda elleriyle beni sarıp alnıma bir öpücük kondurdu.

" Evet abimin büyük bir favori olduğu doğru. Muhtemelen tek rakibi Mete'nin kuzenleri ve o psikopat kız kardeşi olacak. "
" Ne ? Mete'nin kız kardeşi mi var ? Bütün ailesi öldürüldü sanıyordum. "

" Öldürüldü zaten. Karaca, Mete'nin üvey kardeşidir. Tıpkı Mete gibi ailesi katledildi, Mete ise çok küçükken acıyıp onu yanına aldı. Tabi tahmin edersiniz ki vampirlerden nefret eder. "
" Her neyse ne Olca, sonuçta onlar bir alfa değil ve güçleri bana yetmez. " Ayaz kendinden hala emin bir şekilde konuşuyordu ama Olca aynı fikirde değil gibiydi.
" Alfa olmayabilirler ama dünyanın gelmiş geçmiş en güçlü alfasından neredeyse doğduklarından beri eğitim alıyorlar. " Olca haklı gibiydi eminim Mete tarafından yetiştirilmek onları diğer normal kurtların tamamından farklı yapardı. 
" Sağlam çocuk olduklarından eminim ama Ayaz'ı asla yenemezler. " Lafımla Ayaz dudaklarıma bir öpücük kondururken Özgür ve Olca yüzlerini ekşittiler.
" İstiyorsanız biz çıkalım. " 

" Olur. " Ayaz'ın cevabıyla herkes bir kahkaha atmıştı.

                                                                                       &
                                                                                       &
                                                                                       &

ELİF

Kütüphaneye doğru yürürken aklımda hala Klara'nın söyledikleri vardı. ' anne babası olmayan, sıradan bir kız. ' Tamam biliyordum bunu umursamamam gerekiyordu, Klara kötü bir kızdı ve bunları sadece beni üzmek için söylemişti ama yinede düşünmeden edemiyordum işte. Yürümeye devam ederken yağmurda gittikçe şiddetini arttırmaya başlamıştı, okuldan çıktığımız için altımda kısa bir etek üstümde ise artık sırılsıklam olmuş gömleğim vardı. Hangi erkeğin yanından geçsem neredeyse hepsi gözleriyle beni süzüyordu, kütüphaneye yaklaştıkça ise etraf dahada sessizleşmeye başlıyordu. Zaten normalde de tenha bir yerde olduğu için pek kimse olmazdı ama yağmurdan dolayı bir kişiyi bile görmemeye başlamıştım.İçimi bir korku sarsa da yürümeye devam ettim, zaten bu yağmurlu havada bir daha geri dönmek aptallık olurdu, en iyisi yağmur dinene kadar kütüphanede beklemekti.
Karanlık bir sokaktan geçiyordum ki serseri kılıklı 3 kişi bu yağmurlu havada duvara yaslanmış bekliyorlardı. Onlara bakmamaya çalışarak devam ediyordum ki içlerinden birinin " Oha şu piliçe bakın " dediğini duydum. Korkarak adımlarımı hızlandırdım ki adamlarda peşime takıldılar.
" Nereye gidiyorsun ama güzelim. "

" Yemin ediyorum daha önce senin gibi bir kız görmemiştim. " Adamlar iğrenç laflar söylemeye devam ediyordu ki ben artık koşmaya başlamıştım. Ancak neredeyse 1 adım bile atmadan adamlardan biri hızlıca önüme geçmişti bile. Bunlar vampir miydi ? Yinede içgüdüsel olarak adama doğru bir yumruk atmıştım ki adama işlememişti bile.

" Aslında bizim amacımız kanını içeceğimiz bir insandı ama senin gibi bir hatunu görmezden gelemezdik. " Adam bana sertçe bir tokat atarak yere düşürürken dudağımdan kanlar akmaya başlamıştı, ben ağlayarak çığlık atıyordum ki adam hızlıca üstündeki tişörtü ve pantolunu çıkarmaya başladı ama ben ve diğer vampirler ne olduğunu anlayamadan biri elini arkadan adamın göğsüne soktu.  Adamın karın bölgesinde büyük bir delik açılırken diğer vampirler korkuyla bir kaç adım geri attılar. Mete büyük bir öfkeyle adamı kendisine döndürüp parmaklarını gözlerine sokup beynini patlatırken ben gördüklerime inanamıyordum. Ben kusacakmış gibi hissederken Mete daha diğer vampirler hareket bile edemeden onları da paramparça yapmıştı. Şimdi Ayazların bile neden Mete'den çekindiğini anlayabiliyordum, iyi biri olabilirdi ama kesinlikle gazabı çok büyüktü. 
Mete yanıma gelip bana doğru eğilirken gözlerinde bu sefer öfkeden daha çok endişe vardı.  Kanla dolu ağzımı eliyle silerken beni tutarak yavaşça kucağına aldı. Zaten korkudan hareket bile edemiyordum, eğer Mete gelmeseydi o adamlar... Bunu düşünmek bile istemiyordum, önce Klara'nın dedikleri, sonra bu adamlar. Sanki tüm gücüm çekilmiş gibiydi, kendimi Mete'nin güvenli kollarına bırakırken, gözlerimde kapanmaya başlamıştı. 

                                                                                      &
                                                                                      &
                                                                                      &

Uyandığımda başım çatlayacak gibiydi , etrafıma baktığımda bilmediğim bir evin salonunda gibiydim. Ev bir hayli lüksmüş gibi görünüyordu, uyanır uyanmaz gördüğünüz ilk şey salonun cam dolu her yerinden gözüken muhtemeşem deniz manzarasıydı. Ben hala merakla etrafıma bakınıyordum ki Mete ortaya çıkarak yanıma gelmişti. Elinde tuttuğu portakal suyunu bana uzatırken nazikçe " Daha iyi misin ? " diye sordu. Uzattığı portakal suyunu büyük bir keyifle içerken başımı salladım.
" Evet senin sayende. "
" Orada ne yapıyordun ? "
" Kütüphaneye gidiyordum. " Mete bana gülümseyerek baktı.
" Bu hava da mı ? "
" Şey ben... " Ona bir an için Klara'yı ve dediklerini söyleyecektim ama ya bunun için kökenlere savaş açarsa ? Mete'nin çok güçlü ve cesur olduğunu biliyordum ama yinede salak bir kızın söyledikleri için onu tehlikeye atmayacaktım.
" Aslında neredeyse okuldan sonraki tüm vaktimi kafemizde yada kütüphanede geçiririm. Kafe hala tamir edilmediği için bende kütüphaneye gidiyordum.  "
" Çalışmayı seviyorsun herhalde ? "

" Tek şansım bu. Biraz para biriktirdim, eğer üniversiteyi iyi bir yerde tutturursam, Mert'i alıp gideceğim buralardan. " 
" Neden ? " Cevabımla Mete biraz üzülmüş gibiydi, aslında bende üzülmüştüm. Mete'yi bırakıp gitme fikri. Ancak daha fazla gücüm yoktu.
" Çünkü yoruldum Mete, babamla annem öldükten sonra 14 yaşından beri aynı anda hem çalışıp hem okuyup hemde Mert'e bakmaya çalışıyorum. Arkadaşlarımın her gün eğlendiği günlerde ben zamanımı çalışarak geçirdim,  diğerleri gece uyurken ben ders çalıştım, Mert sırf arkadaşlarının yanında rezil olmasın, annemle babamı düşünüp kafayı yemesin diye, kafeden artan tüm parayı ona verdim. Sırf o hayata tutunabilsin diye ben bir kere bile onun yanında şikayet etmedim. Ama artık dayanamıyorum. " Sonunda içimdekileri birine dökebilmiştim, Mete ise bana gülümseyerek bakıyordu.
" Tolstoy şöyle der ' tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya biri yolculuğa çıkar, yada şehre bir yabancı gelir. ' benim hayatıma gelen yabancıda sensin Elif. " Mete yavaşça eğilip dudaklarımı öperken ben heyecanla kendimi geri çektim.
" Hayır, üzgünüm. Bunu yapamam. " Hızlıca ayağa kalkarken kendime kızıyordum. Birini bu kadar sevmek istemiyordum. Planımı yapmıştım, Mert'i de alıp gidecektim buralardan. Yavaşça kapıya doğru yönelmiştim ki içimde yanan ateşe daha fazla engel olamadım. Geri dönüp hızlıca Mete'ye doğru giderken oda aynı şekilde karşılık verdi. Birbirimizin dudaklarını yiyecekmiş gibi öperken o kalçalarımdan tutarak beni kucağına alıp duvara çarptı. Ben Mete'nin tişörtünü yırtıp tırnaklarımı sırtına batırırken Mete elleriyle göğüslerimi sıkıyordu, ancak deli gibi birbirimizi öperken Mete bir anda durarak hızlıca kafasını çevirip pencereye baktı.
" Biri bizi izliyor ! "

ESİNTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin