5

4.3K 473 228
                                    

Garipti.

Üniversite hayatımda bir kızla tanışmıştım. Ve ona aşık olmuştum. Gözüm ondan başkasını görmez olmuştu. Her günüm, saatim, dakikam onunla geçer olmuştu.

Daha sonra bir hata yapmıştık. Birbirimizin olmuştuk. Yaptığımız tek hata bu değildi, o hamile kalmıştı. Daha sonra evlenmiştik. O zor zamanları çok iyi hatırlıyordum. İkimizde gençliğimizi yaşayamamıştık. Ama Tanrı bize dünyalar tatlısı bir kız vermişti. Evimizin neşesi olmuştu bir an da. Tek dayanağımız olmuştu Soo Jung.

Zaman geçtikçe Seul Mi'yle kavga etmeye başlamıştık. Başlarda olur gözüyle bakıyorduk, normaldi bunlar. Ama farkında olmadan artırmıştık bu tartışmaları, uzaklaşmıştık birbirimizden. Bazenleri ben mesaiye kalıp eve gelmiyordum. İsteyerek mesaiye kaldığım zamanlar çok olmuştu.

Fakat sonra Jimin gelmişti, şirkete. Patronun oğlu, bu şirketin ilerideki varisi. Beni ilk gördüğü gün garipti. Gözlerini üzerime dikişi ve uzunca izlemesi garipti. Onu fark ettiğimde azarlamıştı beni. Çalışmadığımı ve sadece oyalandığımı söylemişti.

Sinirlenmiştim ona.

Daha ilk defa şirkete gelip ahkâm kesmesine sinirlenmiştim. Üstelik kibirli ve bilmiş tavırları insanı çileden çıkaracak cinstendi. Daha sonra benimle olan uğraşları artmıştı. Nedensizce daha da bulaşıyor ve beni uzunca süre şirkette tutuyordu. Bunları şirkette bir pozisyona sahip değilken bile yapabiliyorken bir an da o pozisyona geçmişti.

Beni odasına çağırıp saçma sapan sorular sormuştu. Düşünmemiştim önce. Sadece sinirlenmiştim. Fakat şimdi ki tavırlarından dolayı amacını anlamıştım. Büyük bir özgüvenle onu bozsam da şaşkındım. Onun gibi birisinin beni istemesine şaşırmıştım. Çünkü benden nefret ettiğine kendimi inandırmıştım.

"Evlisin demek?" Diye şaşkınca soran Park Jimin'den bir farkım yoktu aslında. Fakat belli etmeme konusunda inatçıydım. "Evet."

Hala ses tonum aynıydı. Ne bir şaşkınlık yansımıştı, ne de bir tereddüt hissi. Sadece söyleyivermiştim işte.

Jimin kaşlarını çatmıştı önce, daha sonra beni süzmüştü. "Neden yüzüğün yok?"

Sorusuna gülüp alayla kaşlarımı kaldırmıştım. "İnanmanız bir yüzüğe mi bakıyor efendim?" Diye sordum bilmiş bir tavırla. "Halbuki bu şirkette beni tanıyan herkes ki buna babanız da dahil evli olduğumu bilir."

"İnandırıcı gelmedi sadece." Diye belli belirsiz mırıldandığında gözlerini benden kaçırmıştı. "Ayrıca karşılık veremeyeceğim demene gerek yoktu Kim Taehyung. Farklı bir amacım yoktu."

"İnandırıcı gelmediyse çalışanlarınıza veya babanıza sorabilirsiniz." Dedim çalışanlarınıza derken ki baskın ses tonumla birlikte. "Bana da farklı bir amacınızın olmaması inandırıcı gelmemişti başta. Tavırlarınız onu gösteriyordu."

Bir anda bakışlarını gözlerime sabitlediğinde sinirlendiğini hissedebilmiştim. Yoksa bu kadar delici bakması normal değildi.

"Haklısın aslında." Demişti birden, az önce farklı bir amacı olmadığını iddia eden kendisi değilmiş gibi. "Amacım farklıydı."

Gülümsedim konuşmak için dudaklarımı aralamadan önce. Fakat Park Jimin buna izin vermeyip kendisi devralmıştı konuşma işini. "Ama sana karşı hisler beslediğimi falan düşünmeni istemem. Ben eşcinselim ve senin vücudun inanılmaz dikkat çekici."

Cümlelerine dalga dolu bir bakış ve çapkın veya sapıkça bir gülüş yakışacakken o hala delici bakışlarını üzerimde gezdirip düz bir çizgi halini henüz alan dudaklarıyla benden bir şeyler söylememi bekliyordu. Ve ben de onun istediğini verdim. "Böyle bir şey mümkün bile değil, evli olduğumu öğrendiğinize göre kendinize başka birisini bulmalısınız."

aporia あ vminWhere stories live. Discover now