9

3.4K 375 167
                                    

Mutlu evlilik?

Yüzümde buruk bir gülümseme oluşmuştu. Mutlu muyduk acaba, diye kendime soru sormaktan çekinmemiştim. Dalmıştım anında bu cümleyle. Daha sonra Jimin'in bana olan bakışlarıyla kendime gelip elimle sandalyelerden birini işaret etmiştim. "Buyrun Bay Park."

Beni başını hafifçe sallayarak onayladıktan sonra sandalyelerden birine oturmuştu. Daha sonra Seul Mi çorbaları ve pilav kaselerini doldurmaya başlamıştı.

"Baba." Soo Jung ise ona özel olarak aldığımız yuvarlak yastığını kucaklayarak yanıma koşmuştu. "Oturmama yardım eder misin?"

Gülümsedim ve eğilip minik bedenini kucağıma aldım. Yanaklarına kocaman kocaman öpücükler bıraktıktan sonra elindeki yastığı alıp sandalyenin üzerine koydum ve son bir kez onu öptükten sonra gülümseyen kızımı sandalyesine oturtmuştum. Tabi ben bunları yaparken Jimin'in gözlerinin üzerimde olduğunu fark edebiliyordum. Fakat umursamadım ve ben de yerime oturdum.

"Buyrun afiyet olsun." Diyen Seul Mi'nin güler yüzlülüğü şaşırtacak cinstendi. Jimin ise bu cümleden sonra küçük bir fısıldayış eşliğinde teşekkür ederek yemeğine başlamıştı. Soo Jung denen küçük canavar ise o küçücük boyuyla Jimin'e ters bakışlar atıyordu.

Jimin kafasını yemeğinden kaldırıp Soo Jung'a baktığında gülümsemişti. Fakat Soo Jung sinirle kollarını önünde kavuşturup söylenmişti. "Bana gülme."

Bu cümle Jimin'i daha da neşelendirmişçesine gülümsemesi genişlemişti. "Çok tatlı bir kızınız var. Bu tavırlarının kime çektiğini merak ediyorum açıkçası."

"Babasına." Diye birden konuya dahil olan Seul Mi'ye baktı ilgiyle, Jimin. "Babasına mı?"

Seul Mi gülümsedi, hafifçe. Benim küçüklüğümden bahsetmek çok hoşuna gidiyordu. Eskiden anneme defalarca yaptıklarımı anlattırırdı. Ve Soo Jung'un tavırlarını bana benzetirdi. Bazen Soo Jung'un garip tavırları olduğundan ben kime benzediğini çözemezdim. Ama genel manada bana benzediğini kabul etmem gerekiyordu.

"Evet babasına. Babası da küçükken çok hazır cevapmış." Jimin gülümseyerek bana bakmıştı. Fakat gülümsemesinde en ufak bir alay yakalayamamıştım. Ama bana olan bu bakışı kısa sürmüştü, yeniden konuşmaya devam eden Seul Mi sayesinde. "Ayrıca çok yaramazmış. Bir gün arkadaşlarıyla kavga etmiş ve bunu yaptığında henüz 6 yaşında falanmış. Annesi ona ne olduğunu sorduğunda annesine 'asla kavga ettiğimi söylemeyeceğim sana' diye bağırıp odaya girmiş ve kapıyı sertçe kapatmış. Bir kaç saat odasından çıkmamış, çıkmadığı yetmezmiş gibi de kimseyi odaya almamış."

Jimin gülümsemesi genişlemişti. Daha sonra yeniden bakışlarının odak noktası ben olmuştum. "Anlaşılan Bay Kim hiç değişmemiş."

"Evet, hala daha Soo Jung'la bir olup çocukluk yapar. Evin altını üstüne getirir. Soo Jung'la beraber oyuncaklarla oynarlar." Seul Mi yemeğini yemeye çalışan ama ağzını yüzünü birazcık batıran Soo Jung'un ağzını silmişti, konuşurken. "Soo Jung'la bazen çok tartışırlar. Ve kazanan her zaman Soo Jung olur."

"Cidden kavga ediyor musunuz?" Jimin inanamazca sormuştu. Tabi tanımıyordu daha Soo Jung'u.

"Sürekli maç izliyor çünkü." Soo Jung cırlayarak konuştuğunda kaşlarımı çatarak ona dönmüştüm. "Sürekli izlemiyorum. Sen hep önemli maç olduğu zamanlar ya seni uyutmamı istiyorsun ya da oyun oynamak. Bana müsaade etmiyorsun hiç."

"Benimle ilgilen istiyorum çünkü." Kelimeleri garip telaffuz ettiğinden dolayı Jimin kahkaha atmıştı. "Haklıymışsınız, anlaşılan sürekli tartışıyorlar."

aporia あ vminحيث تعيش القصص. اكتشف الآن