7

3.7K 431 322
                                    

Yorum yapmıyorsunuz, üzülüyorum..

***

Gün bitmişti.

Hayatımda belki de ilk defa saatin durmasını istemiştim. Çalışma hevesim baş göstermişti bugün fakat bitmişti. Anlam veremediğim bir şekilde çabucak geçmişti. Ama sanki daha yeni gelmişim gibi hissediyordum.

Bitsin istememiştim.

"Ne bakıyorsun?" Karşımda duran patron bozuntusu bana tip tip bakıp dalga geçercesine konuştuğumda gözlerim masama takılmıştı. "Hadi çıkıyoruz."

"İşlerimizin hemen bitmesi ne garip." Diye konuştum. Evet kabul, eve gitmek istemiyordum. Çünkü Jimin'de benimle gelecekti. Lanet bir gün olacağı onun o gıcık tavırlarından belliydi. "Dosya falan yok mu Bay Park, hemen incelerim."

"Ne saçmalıyorsun sen?" Bir eliyle önüne gelen saçları geriye itti. Ve saniyelik gözlerini kısarak bana bakmıştı. "İş aşkıyla yanıp tutuşacağın mı tuttu anlamadım ki."

"Sadece diğer günlere oranla erken çıktığımızı fark ettim." Dedim. Saçmalıyordum. Daha doğrusu sıçmıştım, sıvıyordum. Bok ediyordum. Ve bunu karşımdaki şeytan net bir şekilde anlıyordu. Fakat ben durmuyordum. "İşleri yarım bırakmayalım."

"İşle aranda olan o mükemmel bağı bozmak istemem ama." Saat olan kolunu kaldırıp saate bakmıştı. "Mesai bitti."

"Aa mesaimiz bu saatte mi bitiyordu?" Gülümsedim, dalga geçercesine. Şerefsiz herif bizi hep fazladan şirkette tutardı. Mesainin bu saatte bittiğini şimdi söylemesi komikti. "Siz gelince mesai saatinin değiştiğini düşünmüştüm."

El mahkum toplanıp onunla beraber şirketten çıkacağımı biliyordum. Bu yüzden daha fazla uzatmamış, ona mesai saatiyle alakalı bir güzel laf sokup ceketimi giyinmiştim. Fakat Jimin salağının bundan pek memnun olmadığı belliydi. Dili alt dudağını turluyordu, kaşları ise çatılmış bir vaziyetteydi.

Bazen şansımı çok zorluyordum.

"Aslında mesai saatini değiştirmemiştim." Dudağında dilini gezdirme işini konuşmak için sonlandırdığında gergince gülümsemiştim. Keyifliydi, onun keyfi beni gererdi. "Fakat bunu düşüneceğim."

"Ne güzel." Diye mırıldandım. Elime çoktan telefonumu almış yanına doğru yürümüştüm. "Çıkalım o zaman Bay Park."

"Sonunda keyfiniz teşrif edebildi Bay Kim." Dalga dolu konuşmaları hiç sonlanmadığı için son söylediğine bir tepki bile vermemiştim. Daha sonra önden önden havalı bir şekilde yürüyen götten bacaklıyı takip etmeye başlamıştım.

Korkularım vardı.

Bunlardan birincisi Jimin'in ne yapacağını bilmediğimden kaynaklıydı. Dalga dolu tavırlarını şirkette bir nevi de olsa kaldırabiliyordum. Fakat evime gelecekti. Bu tavırlarını ailemin yanında sergileyecek olması beni geriyordu. Aynı zamanda bana bu sabah ki söylediği o değişik şeylerden dolayı eşimle ve en önemlisi kızımla tanışırmak istemiyordum. Anladığım kadarıyla ev hayatımı görmek istiyordu. Bunu neden istediğini de anlamamıştım ama boşvermiştim. Artık bir şeyi değiştirmezdi.

İkincisi Seul Mi beni korkutuyordu. Aramız açık olduğu için ikimiz de birbirimize oldukça sinirliydik. En ufak hareketimiz batar olmuştu birbirimize. Bu yüzden surat asmasını istemiyordum. Patronun gözünde mutlu aile tablosu çizmek istiyordum ki benden uzaklaşsın.

Üçüncüsü ise Soo Jung'un da aynı ortamda bulunacak olmasıydı. Soo Jung konuşkan bir kızdı ve hemen herkese kolaylıkla alışıp sevebilirdi. Jimin'le iyi anlaşması beni ürkütüyordu. O zaman onu eve davet etmekten asla çekinmezdi.

aporia あ vminWhere stories live. Discover now