18

2.8K 344 342
                                    

Jung Hoseok oldukça kibar ve hoş sohbeti olan birisiydi. Onunla rahatça sohbet edebiliyor, uzun zamandır tanışıyormuş gibi arkadaşça konuşabiliyorduk. Bu yüzden ona neden kendi ülkesinde yaşamadığını sormuştum. Ve o da beni seve seve yanıtlamış, annesinin Japon olduğunu söylemişti. Babası işleri daha iyi ilerletebileceğini düşünerek Japonya'ya yerleşmişti. Kendisi de aynı Jimin gibi babasının ardından işleri devralarak yönetmeye başlamış olmalıydı.

"Aslında." Yudumladığı, adını bile pek duymadığım içkisinden sonra içki bardağını gevşekçe parmaklarının arasında tutmuştu. "Düzenimi bozmak istemiyorum, buraya alıştım."

Bay Jung'a minik bir gülümseme sunmuştum. Fakat o bana bakmak yerine hemen yanımda oturan ve bizim sohbet etmemizden fırsat bilerek telefonuna odaklanan Jimin'e bakmıştı. Yüzünde gevşek bir gülümseme vardı. "Fakat bir ilişkim olursa tüm düzenimi bozmaya da hazırım. O nereye derse oraya giderim."

Gözbebeklerim yavaşça büyürken telefonuyla uğraşan Jimin'e yandan bir bakış atmıştım. Ama o Bay Jung'un benimle konuştuğunu düşündüğünden hala daha telefonuna odaklıydı, gelen maillere oldukça dalmıştı. Muhtemelen bizi bile duymuyordu.

"Bu güzel bir şey." Diye mırıldandım, kendime çeki düzen vererek. Bu cümlemle Bay Jung yavaşça bakışlarını bana çevirmiş, elindeki bardağı parmakları arasında sallayarak içkisinin bardağın içinde yuvarlak daireler çizmesine sebebiyet vermişti. "Sevdiğiniz kişiye oldukça değer vereceğe benziyorsunuz."

"Elbette." Keyifle konuşmuştu. Zaten yemek boyunca genişçe gülümseyen tek kişiydi. Bakışları yeniden yanımdaki Park Jimin'i bulmuştu. Sürekli onu izleme isteğiyle dolup taşıyor olmalıydı. "Değer veririm."

"Kusura bakmayın." Jimin sonunda telefonunu masaya koyabildiğinde rahat bir nefes almıştım. Tamam sohbet çok iyi ilerliyordu ama Jimin'e karşı imalarda bulunmaya başlaması beni germişti açıkçası. "Önemli bir kaç mail gelmiş, bakmam gerekiyordu."

"Hiç önemli değil, Bay Park." Jimin'in gözlerinin içerisine az önce ki içtiği içkiden kaynaklı olsa gerek baygınca bakmıştı. "Ben de Bay Kim'e birini seversem eğer ne kadar değer vereceğimden bahsediyordum."

Jimin bakışlarını yavaşça bana çevirdiğinde ona bakma gereği bile duymamıştım. Muhtemelen konuyu bu noktalara kadar nasıl getirdiğimizi merak ediyordu. Ama benlik bir şey değildi işte. Bay Jung sanki saatlerce bundan bahsetmek ister gibi, konuyu kendisi açmıştı. Benim yaptığım tek şey kendisini cevapsız bırakmamaktı.

"Öyle mi?" Kendisine bakmadığım için bozuntuya vermeden gülümseyen Jimin yeniden karşısında oturan Bay Jung'a dikkatini vererek konuşmaya devam etmişti. "Güzel sohbetinizi bölüyorum birazcık ama bir kaç sorum olacaktı."

"Tabii, buyrun." Bay Jung elindeki içki bardağını masaya koyarak yerinde dikleşmişti. Bu adam Jimin'den hoşlanmıyordu. Bu adam resmen Jimin'e kör kütük aşıktı. Peki Jimin biliyor muydu bunu?

"Yarın ki toplantı için saat değişikliği yapabilir miyiz?" Son dakikada saat değişikliği yapmak isteyen Jimin yüzünden derin bir iç çekmiştim. Hayır, neden bir insan böyle bir şeyi şimdi isterdi ki? "Sizin için sorun olmazsa tabii."

"Öğleden sonra uygundu fakat," Bay Jung ceketinin iç cebinden siyah, son model telefonunu çıkarırken bir saniye bile olsun gözlerini Jimin'in üzerinden çekmek gibi bir hamle yapmıyordu. Ama ne yazık ki çıkarmış olduğu telefonunun ekranına bakmak için bakışlarını onun üzerinden çekmek zorunda kalmıştı. "Programıma bir göz atmalıyım."

"Sabah saatleri olursa daha iyi olur."

Hayır, sabah saatlerinde toplantıya girdikten sonra ne yapmayı düşünüyordu? Bir işi falan mı vardı acaba diye düşünmeden edememiştim. Ama benim için öğleden sonrası daha uygundu. Sunum için tekrardan bir hazırlık yapabilirdim.

aporia あ vminWhere stories live. Discover now