17

2.7K 352 264
                                    

Uyku mahmurluğundan dolayı şiştiğini düşündüğüm gözlerimi etrafta gezdirmiştim. Odam güneşin batmaya başlamasıyla beraber aydınlığını yavaş yavaş yitiriyordu. Başımı geriye atıp derin bir nefes verdikten sonra elimi yastığımın kenarına koyduğum telefonuma atmıştım. Hem saati kontrol edecektim, hem de Seul Mi'den mesaj gelmiş olabilirdi. Tam beklediğim gibi Seul Mi'den mesaj bildirimlerim vardı ve ben onlara girmeden önce saate göz atmış, henüz altıyı geçtiğini fark etmiştim. Duş almak ve hazırlanmak için oldukça vaktim var gibi gözüküyordu.

Yatakta biraz daha dikleşip mesajlarıma girmiştim. Bugün gezdiklerinden bahseden Seul Mi, bir de bana Soo Jung'un fotoğrafını atmıştı. Bir süre fotoğrafın güzelliğine baksam bile daha sonrasında parmaklarımı klavyede gezdirerek mesajlarına cevap vermiş, telefonumu geri yatağa bırakmıştım.

Üzerime örttüğüm örtüyü açıp ayaklarımı soğuk zeminle birleştirdiğimde saçlarımı karıştırmıştım. Gündüz uykusundan dolayıydı galiba, bir türlü kendime gelebilmiş sayılmazdım. Biraz salak gibiydim. Ve o kadar uyumama rağmen uykumu almış gibi hissedemiyordum. Ama muhtemelen gece vaktinde de uykum gelmeyecekti. Başımı hafifçe iki yana sallayarak yavaşça beyaz çarşaflarla kaplı yataktan kalkmış ve sarsak adımlarla banyoya doğru adımlamıştım. Fakat kapımın tıklatılmasından dolayı bir süre duraksayarak etrafıma göz atmıştım.

Park Jimin olamazdı değil mi? Saat daha çok erkendi.

Kaşlarım benden bağımsız bir şekilde çatıldığında uyuşuk hareketlerle tıklatılan ve tıklatılmaya devam eden kapıma doğru ilerlemiştim. Kaşınan yanağıma parmaklarımı götürüp kaşırken elime batan sakallarım sayesinde tıraş olmam gerektiğini de aklıma kazımış, kapıyı açmıştım.

Tam karşımda takım elbisesiyle beraber Park Jimin duruyordu. Bu kadar erken hazırlanmasına şaşırsam bile o beni süzdüğünden dolayı bu kısa sürmüştü. Önce şişmiş gözlerime bakmış, daha sonra tüm yüzümü turlamıştı. Elimi kaşınan yanağımdan çekerken onun da bakışları eş zamanlı olarak boynuma kaymıştı. Bilinçsizce elimi boynuma attığımda büyük beden, beyaz tişörtümün kayarak omzumu hafifçe açıkta bıraktığını anlayabilmiştim. Ben tişörtü çekiştirerek omzumu kapatana kadar hipnoz olmuş gibi bana bakmıştı. Çok şükür ki bu hareketim onu kendine getirebilmişti.

"Neden erkenden hazırlandın?" Diye sormuştum, onun kendisine gelmesini fırsat bildiğim sırada. Ve baştan aşağı onu süzmüştüm. Lacivert, üzerinde belli belirsiz çizgileri olan bir takım tercih etmişti. İçinde ki gömleğin rengi ise siyahtı. "Henüz iki saat var diye biliyordum."

"Yeni mi uyandın sen?" Bir anda beni ittirerek içeri girdiğinde derin bir nefes alıp boşluğu izlemiştim bir süre. Daha sonra kapıyı kapatarak onun ardından içeri girmiştim. "Çok sıkıldım ben."

"Uykun vardı o kadar uyusaydın ya." Yatağımın ucuna oturmuş bir vaziyette konuşan beni dinliyordu. Ve ara sıra kendisine hakim olamıyormuş gibi baştan aşağı beni süzüyordu. Uykudan yeni kalkmıştım ben, bu kadar ilgisini çekiyor olmak garipti.

"Uyudum zaten." Omuz silkip dilini alt dudağında gezdirdiğinde bakışlarımı ondan kaçırarak ellerimi gri eşofmanımın ceplerine sokmuştum. Saçlarım fazla dağınıktı, gözlerim şişti ve uykudan yeni uyandığım için fazlasıyla uyuşuktum. Ses tonum da tüm bu özelliklerime ayak uyduruyor gibiydi. Fazla boğuk ve çatallı çıkıyordu. "Bir kaç saat uyumam yeterliydi benim için. Gece uyumam lazım. Uyku düzenim var benim."

aporia あ vminWhere stories live. Discover now