6

3.4K 403 93
                                    

Geç geldiği için çok üzgünüm. Bundan sonraki bölümü ya yarın ya bir sonraki gün atacağım. Bol yorum bekliyorum. Keyifli okumalar.

***

Umutsuz vakaydım.

Evliydim ve bir çocuğum vardı. Şimdi şu dakika işi bırakmak istiyordum ama benim bakmakla yükümlü olduğum bir çocuğum olduğu için bırakamıyordum. İş bulamayacağımdan değildi. İş bulma sürecim uzayacaktı maalesef. Bu yüzden işi bırakamıyordum. Park dangalak Jimin ise bana hiç yardımcı olmuyordu.

"Anlayamadım?" Diye sordum tekrardan. Aslında anlamıştım ama anlamamış olmayı diliyordum. Beni odasına sırf bu yüzden çağırmış olamazdı.

"Neyini anlamadın Taehyung?" Jimin kaşlarını çatıp hep düzenli olan kravatını gevşetti. Şaşırtıcıydı, fazla sinirli duruyordu. "En basit bir şeyi bile anlayamıyorsan işimiz iş seninle."

"Bunu neden istiyorsunuz ki?" Benim de yavaştan kaşlarım çatıldığında omuz silkti. Bakışları delici bir hale bürünmüştü. "Beni mi sorguluyorsun?"

"Tanrı aşkına!" Hiddetle konuşmaya başlasam da onun patron olduğu gerçeği yüzüme sertçe çapıp beni kendime getirmişti. Bu yüzden söyleyecek fazla söze gerek kalmamıştı. Ama Jimin pezevengi de benim konuşmama izin vermemişti.

"Tanrı aşkına da ne demek?"

"Yok sadece tamam diyecektim." Diye fısıldadım. Bakışlarımı üzerinden çekip gözlerimi devirmiştim.

"Başka şansın varmış gibi." Jimin piçinin dalga dolu kıkırtısını işittiğimde bir şey söylememek için kendimi zor tutmuştum. "Tabiki de tamam diyeceksin."

"Saat kaçta peki?"

"Bilmem, seninle beraber çıkarız işte." Onu başımla onaylayıp müsaade istedim ve odadan çıktım.

Seul Mi ağzıma sıçacaktı. Bunu kesinlikle yapacaktı ve ben bu konuda ne yapacağımı bilmiyordum. Aşırı sinirliydim. Elimden bir şeyin gelmemesi beni delirtiyordu.

Yine de telefonumu kumaş pantolonumun cebinden çıkarmış, Seul Mi'nin ismine basmıştım. Daha sonra derin bir nefes verip telefonu kulağıma götürmüştüm.

"Efendim." Soğuk bir şekilde açılan telefona takılmadım. Ve hızlı bir şekilde konuyu açtım. "Bu akşam misafirimiz var."

"Çalışıyorum Taehyung. Bunu şimdi mi söylüyorsun?" Tamam bu konuda haklıydı. Onun da kendine göre işleri vardı. Ama benim de yapacak bir şeyim yoktu. "Biliyorum ama benim de şimdi haberim oldu."

"Taehyung yemek yetiştirmemi mi bekliyorsun?" Ses tonu gittikçe sertleşirken boşta kalan elimle alnımı ovup ofladım. "Bir şey falan yapamam ben, ne halin varsa gör!"

"Seul Mi." Dişlerimin arasından konuşup sinirimi yatıştırmak için derin bir kaç nefes aldım. "Beni sinirlendirme gelecek olan kişi önemli bir kişi."

"Umurumda bile değil. Kafana göre iş yapma."

"Ya ben ne diyorum sana!" Ses tonum yükseldiğinde sesi kesilmişti. Bunu istiyordu galiba, ona sürekli bağırmam gerekiyordu anlaşılan. "Benim de şimdi haberim oldu. Gelecek kişi ise bu şirketin sahibi. Ne diyeyim? Olmaz, gelemezsin mi diyeyim. Geliyor işte pezevenk."

Derin bir nefes verip sustum. Jimin'in odasının biraz ilerisinde yükselip böyle konuşmam ne kadar doğruydu bilmiyordum ama sinirlenmiştim. Her şey üstüme geliyordu.

"Şirketin sahibinin bizim evde ne işi var?" Sakinlikle sorduğu sorunun cevabını ben de merak ediyordum. Ama bilmiyordum işte. Yine uyuzluğu ön plandaydı Jimin'in.

aporia あ vminTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang