20

3.1K 365 359
                                    

sia - i'm in here

Sorgulamıştım bir an.

Ben ne yapıyordum veya ne yapmaya çalışıyordum, aklımdan geçirmiştim lâkin cevapsız sorulardı bunlar. Ben bile artık ne yaptığımı bilmiyorum. Kötü biriydim, iyi olmak yerine bir yenilerini eklemekten asla geri durmuyordum. Resmen patronumun dudaklarını dudaklarımın arasında eziyordum. Ve o da bana karşılık verirken aklımı kaybedecekmiş gibi hissediyordum. Bu yüzden aklımı kaybettim. Hareketlenen o dolgun dudakları başımı döndürdü, soru sormayı kestim kendime.

Sorgulamadım.

Onu öpmeye, tadına varmaya devam ettim. Ellerimden biri onu biraz daha keşfetmek istercesine sabırsız hareketlerle beline dolanmıştı. Bedenimin her yerine yayılan o değişik hisle hareket ediyordum. Hemen diğer elimi ensesine götürüp parmaklarımı saç diplerine geçirmiştim. Sonra nefesimiz kesilene kadar öpmüştüm onu. Cama çarpan yağmur tanelerinin arasına karıştırmıştım, dudaklarımızın o müthiş uyumunu. Doyumsuz bir insan gibi dudaklarını dudaklarımla çekiştirmeye devam edişim onun iki elinin de belimde yer edinmesine sebebiyet vermişti.

Cidden böyle hissedeceğimi asla tahmin etmezdim, fakat çıldırmak üzereydim. O kadar güzel hissettirmişti ki bana, onun dudaklarının üzerinde dinlensin istemiştim bu dudaklarımın. Lâkin bu mümkün değildi değil mi? Jimin bile bunu belli etmek istercesine aniden benden uzaklaşmıştı. İkimizde nefes nefeseydik, düzensiz alınan nefeslerimiz ıslak dudaklarımızı yalayıp geçiyor, onu öpme isteğimi körüklüyordu.

"Ne yapıyorsun sen?" Nefes nefese soludu Jimin. "Ne yapıyoruz biz?"

Duraksadım, nefesimi düzene koymaya çalıştım. Aklım başıma yeniden geliyor olmalıydı. Bu sorular beni kendime getirmişti. Yada az önce benimle öpüşen bu kişinin sinirli bakışları kendime gelmeme neden olmuştu, bilemiyordum. Lâkin yapmamam gereken bir şey yaptığımın bilincine yavaş yavaş ulaşıyordum.

Ben ne yapmıştım Tanrı aşkına? Neden bir yanlış bu kadar doğru hissettirmişti bana? Bütün günahlar bu kadar güzel miydi yani?

"Jimin ben-" Konuşmaya çabaladım, hatta başlangıcını bile yaptım ama ondan ne zaman ellerimi çektiğimi anlamadığım beden aniden ayağa kalktığında susmak ve sertçe yutkunmak zorunda kalmıştım. Fazla sinirlenmişti. Galiba onun da aklına son anlar da dank etmişti.

"Kafan karışık ve sen kafa karışıklığında beni kullanamazsın!" Arkası dönük olan beden öfkeyle bağırarak beni uyardığında susmaya devam etmiştim. Ben onu kullanmamıştım ki, sadece anlık bir heyecanın kurbanı olmuştum. "Evlisin sen geri zekâlı, çocuğun var. Beni de buna alet ettin. Tamam, aptallık yaptım evli olduğunu öğrendiğimde bile sana yakın durdum ama tek aptallık yapan kişi olmayı isterdim. Sen sadece eşine değil, çocuğuna da ihanet ettin."

Haklıydı, yapmamalıydım. Boşanacak olsam bile henüz evliydik. Bir kızımız vardı, daha ne kadar düşebilirdim onların gözünde? Derin bir nefes almaya zorladım kendimi, nefes alamıyormuş gibi hissettiğimde. Ama olmadı, nefes alsam bile ciğerlerim şenlenmedi. İçim rahatlamadı. Boğuluyormuş gibi hissetmeye devam ettim.

"Ben özür dilerim." Mırıldandım, ona karşı da mahçuptum. Bana olan sevgisini kullanmış gibi hissediyordum. Ayrıca onu da suçluluk duygusuna sürüklemiş olmalıydım. Sonuç olarak bir eşimi aldatmadığım kalmıştı, onu da Jimin'le beraber yapmıştım. Bir de gitmiş, beni seven insanı da üzmüştüm. "Yapmamam gerekirdi, çok özür dilerim. Boşanacak olsam bile kızımın annesi bunu hak etmedi. Kızım hak etmedi. Ve sen, sen de üzülmeyi hak etmedin."

"Git." Az önce öfkeyle bağıran o, bu cümlelerimin ardından konuşmak için çaba harcamak istemiyormuş gibi daha sakin mırıldanmıştı. Ayrıca yüzüme bakmayı inatla reddediyor, arada bir sinirle parmaklarını saç tellerinin arasından geçiriyordu. "Sana olan sevgimi böyle kullanmamalıydın, kafa karışıklığında dinleneceğin birisi değilim ben. Duydukların seni şaşırtmış olabilir. Ama beni sevmiyorken, eşinle de boşanma aşamasındaysan beni öpmen olmadı Taehyung. Ben de üzgünüm, duygularımla hareket ettiğim için karşılık verdim. Ama git Taehyung, seni görmek, sesini duymak istemiyorum."

aporia あ vminWhere stories live. Discover now