22

3.2K 374 357
                                    

monsta x - you can't hold my heart

Yorgun, stresli ve biraz da berbat bir hafta geçirmiştim. Nedeni belliydi aslında. Seul Mi'yle Japonya'da olan konuşmamızın ardından Jimin'le yaşadığım bir an vardı. Sonrasında ben Seul Mi'ye bunu anlatmış, anlattığım gece de boşanmaya karar vermiştik. Bununla beraber Soo Jung'la bir kaç günün ardından sakince konuşmaya çalışmıştık. Ama sonuç hüsrandı. Sanıyordu ki asla ikimizle beraber vakit geçiremeyecekti. Bunu anlatmak için çok çaba sarf etmiştik. Üstelik bir de Jungkook'un mahvettiği projeler vardı üzerimde. Onlarla da uğraşıyordum. Eh, işe devam ettiğim de öne sürülürse eğer Jimin biraz daha garip davranıyordu bana karşı.

Kısacası bu süreç benim için çok zor geçiyordu.

İş yerinde Jimin'in mesafeli, soğuk ve biraz da kırgın davranışlarına maruz kalıyordum. Beni görünce veya benden bir şey istediğinde fazla donuk davranıyordu. Gözlerimiz kesiştiği zaman ancak kırgın bakışlarını üzerimde yakalıyordum. Ama oturup hepsini aynı anda düşünecek bir kafada değildim. İyi hissetmiyordum zaten. Çünkü eve gittiģim zaman da Seul Mi'yle gergin bir atmosferin ortasında kalıyorduk. Soo Jung ara sıra huysuzluk çıkarıp duruyordu. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum artık.

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi işe geldiğim ilk gün Jungkook'un sorularına maruz kalmıştım. Neden kararlı olmama rağmen iş geri dònmüşüm, Japonya'da bir şey mi olmuş, gibi bir sürü soru sorup benden bir cevap beklemişti. Ben de onu tatmin etmese bile bir şeyler sallayarak geçiştirmiştim. Ona ne demeliydim ki zaten başka? Geçiştirmek zorundaydım.

"Hyung." Jungkook'un endişeli sesiyle kendime gelirken başımı düşüncelerimden arınmak istercesine belli belirsiz iki yana sallamıştım. "İyi misin?"

Sıkıntılı bir nefes alıp oturduğum yerde biraz dikleşmiştim. Şirketin hemen karşısında bulunan ve genelde şirket çalışanlarının öğle yemeği için tercih ettiği restorandaydık. Bugün garip olan tek şey Jimin'in de buraya gelmiş olmasıydı. Normalde odasında yemek yemeyi tercih ederdi. Burada olması herkesi şaşırtmıştı. Biraz da gerginliğe sebebiyet vermişti. Fazla durgun, ciddi ve sinirli duruyordu. Eskiden bağırırdı, bağırmaması daha çok ürkütüyordu insanları. Sanki büyük bir patlama olacakmış gibi hissediyorlardı. Bir kaç kişi konuşurken duymuştum.

"İyi değilim." Diye mırıldandım, gözüm yan masaya tek başına yerleşen Jimin'e iliştiğinde. Onun da bakışını yakaladığım an konuşmak üzere olan Jungkook'u bölmeyi tercih etmiştim. "Bizim masamıza oturabilirsiniz Bay Park."

Jungkook söylediğim cümlenin ardından gözlerini pörtlettiğinde ona tepki bile vermemiştim. Sadece Jungkook değil, bir kaç çalışanın da dikkatini çekmişti bu tavrım. Haklılardı, onunla tartışıp işten ayrılmıştım. Sonra bir anda geri döndüğüm sırada beni azarlamayan bir Jimin'e şahit olmuşlardı. Üstelik bir de onu oturduğum masaya davet etmem hepsini şok etmişti. Ne olduğunu merak ediyor olmalılardı.

Ama burada ki tek amacım Jimin'i yalnız bırakmamaktı.

"Tek başıma yesem daha iyi olur." Jimin kibarca beni reddettiği sırada son bir kez daha söylemeyi ardından da ısrarcı olmamayı planlamıştım kafamda. Çünkü bu hali ve benden kaynaklı olması beni üzüyordu. "Lütfen Bay Park."

"Evet efendim, tek başınıza yemeyin." Jimin'in bakışları Jungkook'a kaydığı an Jungkook korkuyla bana ayak uydurmayı tercih etmişti. Ve Jimin'de 'iyi madem' diye mırıldanarak oturduğu yerden ağır hareketlerle kalkarak bizim masamıza yönelmişti. İşin garip kısmı Jungkook ve ben dört kişilik masada karşı karşıya oturuyorduk. Jimin'de benim yanıma oturmak yerine Jungkook'un yanına geçmeyi uygun görmüştü. Demiştim ya, mesafeli davranıyordu. Ama bu hareketinden sonra da Jungkook iyice gerilmekten alıkoyamamıştı kendini.

aporia あ vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin