16

2.9K 335 264
                                    

Havalar ısınmaya başlamıştı. Hatta bugün garip bir şekilde daha sıcaktı. Ve bu havalarda Soo Jung'la gezmeye bayılırdık. Fakat ben şimdi ona veda etmek zorundaydım. Çünkü bugün Japonya seyahatine gitme günümdü. Fakat Soo Jung gideceğim için fazlasıyla ağlak bir durumdaydı. Minik dudaklarını büzmüş, küçük çekik gözlerini üzerime dikmişti. Minik kollarını önünde bağladığı için fazla ısırmalık bir görüntü sunuyordu bana. Bu yüzden onu bu şekilde bırakıp gidecek olmak canımı sıkmıştı. Benden en son Seul Mi ailesini ziyarete gittiği zaman ayrı kalmıştı. Onda da 3 gün falan sürmüştü zaten, izinli günümde hemen yanlarına gitmiştim. Ama o zaman bile birbirimizi deli gibi özlemiştik. Ayrıca Seul Mi'yle aramızın iyi olduğu zamanlardı ve ikisini aynı anda özlemek kötü hissettirmişti.

İlk defa iş gezisine gidiyordum şimdi de. Ve işin garip tarafı kaç gün süreceğini bilmiyordum. Sadece o zamanlar Park Jimin işten çıkarmasın diye kabul etmiştim. Fakat şu an istifa eden ben yine de o geziye katılıyordum işte. Çünkü az bir zaman kala diğerlerini acele bir işin içerisine sokmak istemiyordum ve Jimin işleri halletmemi istemişti doğal olarak. Hem bu zamanı değerlendirip son kalan haftamda çalışarak maaşımın tam yatmasını sağlayacaktım. Bir nevi bu durum da işime gelmişti.

"Gel bakalım buraya güzellik." Küçük bavulumu kenara koyup neşeyle konuşmuş ve daha sonrasında benim güzel kızıma bakarak kollarımı açmıştım sarılması için. Fakat o dudak büzmeye ve hafif dolmuş gözleriyle beni izlemeye devam etmişti. "Lütfen Soo Jung."

"Gitmeni istemiyorum." Bu kelime telaffuzlarını o kadar garip söylüyordu ki, cidden ona sarılıp sadece öpmek ve gıdıklamak istiyordum. Ama şu an bana küstü. "O patronundan nefret ediyorum."

"Bebeğim." Fısıldadım ve kollarımı hüzünle indirip boylarımızı eşitleyebilmek için hafifçe dizlerimin üzerine çöktüm. "Yapma ama böyle, hem iş için bu."

"Seni benden ve annemden ayırmaya çalışıyor." Dediğinde hafifçe kapı pervazına yaslanarak bizi izleyen Seul Mi'ye bakmıştım. Ve Seul Mi bizim bu halimize hafifçe gülümseyip önüne gelen saçlarını geriye doğru atmıştı. "Onu bir gün gerçekten döveceğim."

"Soo Jung." Seul Mi Soo Jung'u sahte bir sinirle uyardığında burukça gülümsemiştim. "O senin büyüğün. Hem birilerine vurmak kötü bir şeydir."

"Ama babam bir kere birine vurmuştu." Tanrım, bu çocuk beni cidden öldürecekti. Bir de kötü örnek oluyordum. Ta ne zaman ki olayı bile hatırlıyor oluşu beni şaşırtıyordu. O zaman biz Soo Jung'a dondurma almak için Seul Mi'den uzaklaşmıştık. Seul Mi cidden güzel bir kadındı, üniversitede ilk başta güzelliğine vurulmuştum doğrusu. Ve birisi bizim yokluğumuzda Seul Mi'ye laf atmıştı. Bunu duyan benim de sinirim tepeme çıkmış ve Soo Jung'u Seul Mi'ye vererek ani bir hareketle adamı pataklamıştım. Bunu Soo Jung'un önünde yapmamam gerektiğini biliyordum lakin kendimi durduramamıştım. Sinirli bir yapım vardı zaten. Çoğu zaman kendimi tutamıyordum ve bu benim başımı genelde belaya sokardı.

Hoş o zaman da karakolluk olmuştum. Sikik herif bir de haklıymış gibi benden şikayetçi olmuştu. Bunun sonucunda da Seul Mi'yle ufak tartışmalar yaşamıştık. Zaten üniversite zamanlarında da sürekli kavgalara karışıp karakolluk olduğum için Seul Mi ve ailem beni sürekli karakollardan topluyorlardı. Tahmin edersiniz ki hepsi bıkmıştı. Fakat şu sıralar daha normal davranıyordum.

"Soo Jung lütfen ama," Seul Mi konuyu değiştirmek umuduyla yeniden konuştuğunda beklentiyle Soo Jung'a bakmıştım. Onu kendime çekip sarılmasını da bilirdim ama bağırıp çağırıyordu sonra. Neymiş efendim ondan izinsiz ona sarılamazmışız, bu onun hassas noktasıymış. Bir de bu yaşta hassas noktaları vardı hanımefendinin. Ergenliğe girdiği zaman ne yapacaktık biz bu ufaklığı, bilmiyordum. Bir de annesi gibi güzel olacaģı belliydi, başım beladaydı yani. "Bak babanı da oyalıyorsun, geç kalacak. Vaktin varken sarıl."

aporia あ vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin