8

3.5K 414 164
                                    

Şaşkındım.

Evet, sadece şaşırmıştım. Az önce kızım salona girmiş, Jimin'e söylememesi gereken bir kaç cümle kurmuştu. Ben onun yanında her zaman bu tarz kelimeler kullanmaktan kaçınmıştım. Fakat bu ufaklığın ne ara duyduğunu ve gelip söyleme cesaretinde bulunduğunu anlamlandıramıyordum. Bağırarak mı konuşuyordum ben bu evde?

Gerçi konumuz bu da değildi. Jimin'in söylenen cümlelere takılmaması asıl problemimiz gibi duruyordu. O daha çok bir kızım olmasına şaşkındı. Ve neden bu derece şaşırdıģını anlayamıyordum. Evli olduğumu zaten söylemiştim. Çocuğumun olmasını neden garipsemişti ki?

"Evet." Demiştim, hala salonun ortasında amaçsızca dikiliyordum. "Bir kızım var."

Jimin'in gözleri ise sınırları zorlayarak gittikçe açılıyordu. Eş zamanlı olarak dudakları da aralandığında derin bir nefes almıştım. Tanrı aşkına, sadece beni yatağa atmak isteyen sapık bir patrondu. Neyin nesiydi bu tavırlar?

"Neden şaşırdınız ki?" Bu sorunun cevabını oldukça merak ediyordum. Üstelik bir kızımın olması ve eşimle şuan için mutlu bir aile tablosu çizmem belki onu benden uzaklaşırdı. Bana karşı bir hissiyatı yoktu zaten.

"Sadece.." Dese de öksürerek kendisini toparlamaya çalışmıştı. Daha sonra sanki rahatsız bir pozisyonda oturuyormuş gibi gereksiz bir şekilde oturuşunu düzeltmişti. "Gençsiniz, çocuk sahibi olacağını düşünmemiştim."

"Eşimle üniversitede tanıştık." Yüzüme gereksiz bir gülümseme eklemiş ve onun hemen karşısındaki koltuğa kurulmuştum. Aşk hikâyemden bahsettiğim zaman benimle yatakta yapmak istediği fantezilerden vazgeçerdi. Benim onunla öyle bir şey yapmayacağımı anlaması gerekiyordu. Gerçi eve gelme nedeni de bu yüzden olmalıydı. Evli olduğumu gözleriyle görmek istemişti. Söylediklerime inanmamış, yalan söylediğimi düşünmüş olmalıydı. Ama gördüğüne göre tek gecelik ilişkiyi başkalarıyla gerçekleştirebilirdi. "Sevgilimdi o zamanlar. Ara sıra beraber kalırdık. Sonra hatamızdan dolayı Seul Mi hamile kaldı. Biz de zaten birbirimizi sevdiğimiz için direkt evlendik."

"Ne güzel." Kafasını yavaş bir ritimde sallarken zoraki bir şekilde gülümsemişti. Tavırlarını anlamlandıramıyordum. Değişik bir şekilde benden hoşlanıyormuş gibi davranıyordu. Ama şirkette bana davranış biçimleri aklıma geldikçe bu saçma fikirden direkt uzaklaşıyordum. Zaten kendisi de bunu dile getirmişti. "Kızın kaç yaşında?"

"5." Gereksiz gülümsemeyi yüzümden silmiştim. "Bu sabah size 5 yıllık evli olduğumu söylemiştim."

"Ahh evet, unutmuş olmalıyım."

Bir süre aramızda garip bir sessizlik olduğunda bu sessizliği yeniden Jimin bozmuştu. "Peki pezevenk meselesi ne Bay Kim?"

İşyerinde ki o gıcık kişiliğine bürünmüştü sanırsam. Yüzünde yine gereksiz bir dalga ve sinir karışımı bir mimik vardı. Cümleleri de azarlar nitelikte olmaya başlamıştı bile. Bir gün bu şirketten çıkarsam ilk işim hemen karşımda oturan Park pezevenk Jimin'i dövmek olacaktı. Bu konuda hiç olmadığım kadar samimiydim. "Kusura bakmayın. Nereden duyduysa, çocuk işte."

"Nereden duyduğunu ben de merak ediyorum açıkçası." Yaptığı ima dolu konuşmanın ardında gergince gülümseyip ayağa kalktım. Seul Mi'nin yanına gidecektim.

"Hayatım." Diye bağırıverdim, ayağa kalkarken. Bakışlarım bana alayla bakan Jimin'in üzerindeydi. Seul Mi'de bana cevap verme gereksinimde duymamıştı. Kullandığım hitaptan olsa gerek. "Ben bir bakayım."

Jimin beni başıyla onaylayınca kaçar adımlarla salondan çıkıp mutfağa girmiştim. Mutfağa girdiğimi gören Seul Mi bana ters ters bakıp önüne dönmüştü. "Efendim hayatım?"

aporia あ vminWhere stories live. Discover now