29 ➳ 'melek görünümlü şeytan'

873 114 178
                                    

"En zor olan şeytanları ayırt etmekmiş. Kolay olan melek olmak."

🌼🌼🌼

Jungkook'un öyle bir yürüyüşü vardı ki sisli havanın etkisiyle bir korku filminden fırlamış gibiydi. Öylesine moda girmiştim ki bir an neredeyse arabanın kapılarını kilitleyecektim. Kalbimin çarpışlarını kulağımda hissediyordum. Sertçe yutkundum.

Batmaya yüz tutmuş güneş, saniyeler içerisinde denizin kenarından kaybolmuştu. Gerisinde kapalı ve sisli bir hava bırakmıştı. Ve bu çok kısa bir süre içinde olmuştu, sanki doğa Jungkook'a ortam hazırlıyordu.

Telefona kaçamak bir bakış attım. Jimin hala hattaydı. Titreyen elimi telefona götürdüm. Normalde kapatacaktım ama son anda Jimin'in sesini duyup telefonu hoparlörden çıkardım. "Telefonu kapatma."

Telefonun ekranını kapatıp yan koltuğa attım. Ben telefonu yan koltuğa atarken Jungkook arabanın önüne gelmişti ve Jimin'in hatta olacağını görecek diye ödüm kopmuştu. Ama neyse ki o gelemeden işimi bitirmiştim. 

Jungkook kapıyı sertçe açtı, hiç de kullanmadığı soğuk ve sert bir tonda konuştu. "Sabrımın sınırı buraya kadarmış."

Yüzüne bakmadan önüme bakmaya devam ettim. Onun anladığı dilden konuşmam gerekiyordu. Hissettiklerime yenik düşersem bu siniriyle beni ezer geçerdi. Öyleyse rol yapmam gerekirdi.

"Çocukluk yapıyorsun."

İnanamaz bir tonda bağırdı. "Ben mi çocukluk yapıyorum?!" Derin bir nefes aldı ve sakin kalmaya çalışarak devam etti. "Asıl çocukluk yapan sizsiniz. Saçma sapan oyunlarınız çocukluktan başka bir şey değil."

Dayanamayıp başımı çevirip gözlerine baktım ve düşündüklerime hiçbir filtre geçirmeden, olduğu gibi yüzüne vurdum. "Bir zamanlar sırf züppe sanıldığı için bundan yorulmuş ve gerçekten züppe olmak isteyen bir çocuk vardı." Soğuk bir şekilde gülümsedim. "Görüyorum ki hedefine ulaşmış."

İlk başta o da benim gibi gülse de sonunda siniri ses tonuna yansıdı. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun?"

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Oldukça ciddiyim, Jeon Jungkook."

Bunu onu başımdan savmak için söylemiyordum. Bunda gerçekten ciddiydim.

O eskisi gibi değildi. Saf değildi, masum değildi. Kendi rahatını düşünen, hayalindeki adam olmuştu. Her gece saf yüreğindeki sızılarla yatıp kalkan çocuk bu umursamaz adama dönüşmüştü. Şu anki halini görmek için geçmişini bilmeye de gerek yoktu. Eminim ki bu sefer insanlar laf atmak için değil, gerçekten de onun bir züppe olduğunu düşünüyorlardı.

"Bunca haltı yiyorsunuz ve gelmiş bana üstünlük mü taslıyorsun? Gerçekten mi? Şaka mı bu?"

Kaşlarımı çattım. "Ne haltı yemişiz, neyden bahsediyorsun sen?" 

"Neyden bahsettiğimi en iyi senin bilmen gerekiyor. Geçmişte de oyun oynama potansiyelin vardı ama bana oynayabileceğin aklımın ucundan geçmezdi." Gözlerini devirdi. "Hoş, nasıl hala aynı kalabileceğini düşünüyorsam..."

Arabadan inip ona bağırıp çağırmamak için zor durdum. Jimin konuşmayı dinlemek istemişti ve ben arabadan çıkarsam şüphesiz ki Jungkook kapıyı kapatacak ve hararetli konuşmamız Jimin'den uzak sürecekti.

"Merak etme, sen de aynı kalmamışsın."

Bir şey demesine izin vermeden kapıyı çektim ve kumsaldan çıkışı kapatan arabasına aldırmadan arabanın yetişemediği boşluğa sürdüm. Arabam için biraz dardı ancak o anda arabamın hasar almasını dahi düşünecek durumda değildim. Sertçe gaza yüklendiğimde arabanın sağ aynası Jungkook'un arabasının önünü çizerken ayna kırılarak arabaya yapışmıştı.

𝗹𝗼𝘀𝘁 𝗺𝗲𝗺𝗼𝗿𝗶𝗲𝘀'ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ'Where stories live. Discover now