32 ➳ 'sen ve o'

825 126 109
                                    

'Geriye baktığımda sadece sonsuz uçurumlar görüyorum.'

🌼🌼🌼

Gerçekten böyle olmasını mı istiyordum yoksa son saatlerde şiddetli baş ağrımdan dolayı aldığım birden fazla hapın etkisi miydi bilmiyordum ama lisedeki Chaeyoung tekrar bedenimi ele geçirmiş gibiydi. Lisedeki Chaeyoung'un geçmişte yaptığı bir hata onu öldüremezdi öyle değil mi? Kendi aptallığım yüzünden Jungkook'un ellerimden kayıp gitmesine nasıl göz yumabilirdim? Bunca zaman onu bir başına nasıl bırakabilirdim?

Başından beri yaptığım aptallıktı. İster haplar neden olsun ister kendi düşüncelerim olsun, artık bu duruma bir müdahale etmenin zamanı gelmişti. Yüzsüzlükse yüzsüzlüktü. Hiçbir şey umurumda değildi artık. Sadece içgüdülerimi dinleyerek hareket edecektim. 

Sadece çıkarları söz konusu olduğunda kızı aklına gelen bir anne için, hiçbir suçu olmayan sevgisine aç olduğum bir çocuğu yıkmayacaktım. Aynı hatayı ikinci kez yapamazdım.

Üzerimde çizgili şort ve askılı pijama takımım vardı ama bu da önemli değildi. Biraz daha düşünürsem aklım daha da karışacak gibi hissediyordum. Tam şu anda hareket etmeliydim.

Gözyaşlarımı sertçe sildim ve şaşkınca bana bakan Lisa'ya döndüm.

"Aydınlanma yaşamış gibi görünüyorsun," dedi çekingen bir ses tonuyla. Sinirlerim o kadar bozulmuştu ki gülüyordum. Başımla onu onayladığımda dağınık topuzumun da benimle birlikte sallandığını hissettim. "Aslına bakarsan evet." 

Kapıya doğru kararlı adımlarla ilerledim. Muhtemelen dışarıdan daha çok çılgın görünüyordu. "Şimdi serinin ikinci kitabını almam gerek."

"Ne? Şimdi mi?" Lisa peşimden koşturuyordu. 

Hızlıca başımla onayladım ve girişten araba ile evin anahtarını aldım. "Tam şu anda almaya gidiyorum. Muhtemelen gece boyu kitabı okurum, ve gayet iyiyim." Arkamı dönüp Lisa'ya güldüm ama daha da ürkmüş gibiydi. Pekala, kendimi kontrol edemiyordum. "Yani gidebilirsin, beni bekleme."

Gözlerini kıstı. "Chaeyoung emin misin?"

"Kesinlikle!" Sesim biraz yüksek mi çıkmıştı? Dudağımı ısırarak bakışlarımı kaçırdım ama Lisa bir karşılık veremeden ayağıma geçirdiğim parmak arası terliklerle merdivenleri ikişer ikişer inmeye başladım. Tanrı aşkına, terliklerin çıkardığı ses merdivenlerde resmen yankılanıyordu! Kendimi gece penceresine dayanmış sevgilisiyle kaçamak buluşmaya inen ergenler gibi hissediyordum. Durumun gerçekten de öyle olmasını isterdim ama ne yazık ki gülünç görünümüme rağmen, durum çok daha ciddiydi.

Lisa'nın arkamdan seslendiğini duyabiliyordum ama durmadım. Dışarıya çıktığımda beni kesinlikle buz gibi bir hava karşılamıştı. Dudağımı sertçe ısırarak kollarımla bedenimi sardım. Bir an arabamı nereye park ettiğimi bile unutmuştum. Bulanık zihnime sinirlenerek hızlıca otoparka ilerledim. Arabayı çalıştırıp yola koyulmam uzun sürmemişti. Kalp atışlarım deli gibi hızlanıyordu. Tam şu anda başka bir yere gidip düşüncelerimle baş başa kalarak kendime gelebilir ve anlık hevesimle başa çıkabilirdim. Evet, bunu yapabilirdim ama tuhaf olan bir şey vardı. Bunu yapmayı istemiyordum.

Cesaretim kaybolmasın ve kendimde olmayayım istiyordum. Ne kadar uçuk olursam o kadar korkaklık etmezdim. Kaçamazdım daha fazla. Kendime engel olma zamanı değildi. Çılgınlık yapma zamanıydı.

Hızımı biraz daha artırdım. Yasak sınırda tutmuştum, trafik cezası yemek gibi bir isteğim yoktu. O kadar delirmemiştim.

Çok geçmeden Jungkook'un evine yaklaştığımda ellerim terliyordu. Hatta biraz titriyorlar mıydı? Sanırım. Direksiyonu daha sıkı kavradım. Arabayı çapraza park ettim ve kısa bir süre evi gözledim. Işıklar yanmıyordu ama sanki içeriden arada bir ışık sızıp duruyordu. Belki de televizyon açıktı. Müsait mi diye telefonla aramayı bile düşünmüştüm ama sonra hemen bu fikirden vazgeçtim. Konuşmak için iznini alacaksam bunca cesareti ne diye toplamıştım ki? Tüm çekincelerimi bir kenara bırakıp karşısına geçmem gerekiyordu sadece.

𝗹𝗼𝘀𝘁 𝗺𝗲𝗺𝗼𝗿𝗶𝗲𝘀'ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ'Where stories live. Discover now