23 ➳ 'senden hoşlanmıyorum'

1.6K 196 491
                                    

"Yaşadığımız onca şeyden sonra seni seviyorum ama senden hoşlanmıyorum."

-Molly Moore (i love you but i don't like you)

🌼🌼🌼

Jungkook dengesiz bir şekilde üzerime doğru sendelediğinde endişeyle adını seslenip var gücümle kollarından tuttum. Her an sızabilirmiş gibi duruyordu ve elleri titriyordu. Geçmişe dair bir alışkanlığını tekrar görmek tuhaf hissetmeme sebep oldu. Bunun üzerinde çok duramadan kendisine gelmesini sağlamaya çalıştım.

"Jungkook bana bak."

Başını yavaşça kaldırdı ama bakışları çok dalgındı. Bu haline içten içe acıdım ama ona acımak istemedim. Bunu duysa acımamdan nefret ederdi. Burnumu çektim ve kolunun birini omzuma atıp kapattığı kapıyı açtım.

"Aptal çocuk," diye kendi kendime mırıldanmayı ihmal etmemiştim. Bir şeyler söyleyerek homurdandı ama o kadar karışık ve boğuk konuşuyordu ki hiçbir şey anlamamıştım. Ağırlığının tamamını bana vermemiş olsa da, hatta çoğunlukla yürüyor olmasına rağmen omzumda ciddi bir ağırlık hissediyordum. Gerçekten kas yapmasının etkisi olarak eskiye göre daha geniş yapılı olduğu kesindi. Omuzlarının genişlediği de gözümden kaçmamıştı.

"O kadar içecek ne vardı sanki?" dedim sinirle. Bir yandan neredeyse Jungkook'u sürükler gibi yürüyor diğer yandan da bu durumumuzdan kötü biri faydalanmaz umarım diye içimden dualar ediyordum. Jungkook şu an beni geçeyim, kendini savunacak halde bile değildi. Neyse ki araba yakın bir yerdeydi. 

Mucizevi bir şekilde dışarı çıktığımızda kapının kenarına zorla da olsa gidip soluklanmak için duraksadım. Sarhoş olmasından faydalanarak içimden geçenleri dışarı vuruyordum. Kaşlarımı çattım ve mayhoş bakışlarına baktım. "Gerçekten hiç görgü kuralı bilmiyorsun! Kim sana yanında bir kız varken gece kulübünde sarhoş olabilirsin dedi ha? Başkası olsa seni orada bırakıp giderdi seni aptal!"

Bunlar kesinlikle Jungkook kendindeyken diyebileceğim şeyler değildi. Başını yana eğdi ve boştaki eliyle işaret parmağını göğsüne bastırdı. Yüzünde şaşkın bir ifade vardı. "Ben mi aptalım?" diye fısıldadı.

Bir an bu soruyu sormasına şaşırarak acaba dediklerimin hepsini anlıyor ve unutmayacak mı diye endişeye girsem de, bunları unutacağına emin bir halde rahatladım. Gözlerimi hızlıca etrafta gezdirip tekrar Jungkook'a baktım. "Burada senden başka aptal göremiyorum maalesef."

Yanaklarını şişirdi ve başını geriye attı. Bu 'Umurumda değil' cevabıydı galiba. Biraz olsun dinlenmek için barın duvarına yaslanmıştım. Doğrulup tekrar yürümeye başladığımda Jungkook da mecburen bana eşlik etmek zorunda kalmıştı.

Köşeyi döndüğümde Jungkook'un siyah arabasını gördüm. "Jungkook anahtar nerede?" diye sordum arabanın önüne geldiğimizde. "Hı?" 

"Anahtar Jungkook. Anahtar," dedim sabırsız bir şekilde. Sinirlendiğim için her bir kelimeyi bastıra bastıra söylemiştim.

Omzunu silkti ve bedenini arabaya yasladı. Ani yaslamasıyla birlikte az daha kaputa doğru düşüyordum çünkü omzumdaki elini bırakmamıştım. Elini son anda bırakıp sendelememle birlikte arabaya tutundum. "Jungkook haber versene!"

Bir şey demedi, ancak kısa bir süre sonra önceki soruma yanıt verdi. "Cebimde galiba," diye mırıldandı. Umarım arka cebinde değildir, diye içimden geçirdikten sonra elimi sağ cebine daldırdım. Bu kot neden bu kadar dardı ki? Parmak uçlarımı içeri daldırdığımda hafif bir kahkaha attığında kaşlarımı çattım ve elimi cebin derinliklerine indirdim. Öncekine göre daha sesli bir kahkaha attığında huylandığını anlamıştım çünkü bedeni de kasılmıştı. 

𝗹𝗼𝘀𝘁 𝗺𝗲𝗺𝗼𝗿𝗶𝗲𝘀'ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ'Donde viven las historias. Descúbrelo ahora