30 ➳ 'geçmişten bir parça'

819 110 115
                                    

'Beni yalnız bırak.'

🌼🌼🌼

"Ağlamayı keser misin artık?!" Jimin tüm diretmelerime sonunda dayanamayarak sinirlenmişti ve çareyi öfkeli bir şekilde bağırmakta bulmuştu. Gözyaşlarımı sertçe sildim ama yenileri ekleniyordu. Boğuk sesimle ben de onun gibi bağırdım. "Jungkook bıçaklanmış diyorum hala annemin yanına sürüyorsun arabayı! Bırak da yanına gideyim!"

"Saçmalama! Sen orada hiçbir şey yapamazsın. Seni eve bırakıp ben gideceğim, anladın mı? Ağlamayı da bırak artık."

Sinirle saçlarımı karıştırdım. "Sana gerçekten inanamıyorum..."

Bir karşılık vermeden arabayı sürmeye devam etti. Derin bir nefes aldım ve ses tonumu kontrol altına almaya çalıştım. "O kadını görmek zorunda değilim, tamam mı? Şu an Jungkook'un yanına gitmek istiyorum, en azından ne yapabileceğime ben karar verebilirim."

"Kusura bakma ama artık karar vermene izin vermiyorum. Çünkü zaman geçtikçe yoldan sapıyorsu-"

"Sana ne benim gittiğim yoldan! Sana ne!"

Arabayı sertçe kenara çekti ve saçlarını bir hışımla karıştırıp yutkundu. Görebiliyordum, şu anda çok öfkeliydi. Ama benden çok değildi. Arabanın kapısını açtım ve hiç düşünmeden aşağı inip soğuk rüzgar tenimi yalarken kaldırımda yürümeye başladım.

Çok geçmeden koluma eli dolandı ve beni durdurdu. Öfkeli, parlak bakışlarının aksine ses tonu sakindi. Kolumda hissettirdiği acının tezatlığıyla oluşan bu sakin tonu beni ürkütmüştü. "Nereye gittiğini sanıyorsun?"

Fısıldadım ama sesim titriyordu. "Bırak kolumu." Dudağımı ısırdım, ağlamamam gerekiyordu. Küçük bir çocuk gibiydim.

Bir şey söylemeden arkasına döndü ve kapısı açık arabaya doğru beni peşinde sürüklemeye başladı. "Sen istediğini yap, önüme istediğin engeli koy ama ben annemle konuşmayacağım. Bu gece olmasa da en azından yarın Jungkook'un yanına gideceğim. Çünkü o en azından bunu hak ediyor."

Ani bir şekilde önündeki kapıyı kapatmasını beklemiyordum. Kapı sesi gürültüyle sokakta yankılandı. İrkilerek geriye sıçradım. Elini kolumdan çekti ve gözlerini kapatarak başını yukarı kaldırdı. Boynunu gererek tekrar gözlerini açtığında korkutucuydu. "Peki ben ne hak ediyorum, Chaeyoung?"

Kaşlarım çatıldı. "Ne?" 

Ellerini çaresizce iki yana açtı. "Ben ne hak ediyorum dedim, Chaeyoung."

"Ne demek istiyorsun?"

"Onca şey yapıyorum seni korumak için umurunda bile değil. Arkana dönüp bakmıyorsun bile bu adam ne yapıyor diye. Ancak Jungkook beyefendinin tek hamlesinde koşa koşa ona gitmek istiyorsun. Senin yerine başkasını tercih etmiş bir adam için hem de. Gerçekten mi, Chaeyoung?"

Sinirlerim o kadar bozulmuştu ki gülüyordum. "Benim yerime başkasını mı tercih etmiş? İşin doğrusunu bilerek hala diretmen çok tuhaf."

Yüzüne küçümseyici bir ifade yerleştiğinde gülümsemem soldu. "Jungkook istese Soorim'den ayrılabilirdi. Soorim tek başına mı Jungkook'u tutuyor sence? Biraz mantıklı ol."

Bakışlarımı sertleştirdim. "Olayın iç yüzünü bilmiyorum ve sandığın kadar umurumda da değil. Sadece Jungkook'un yanına gitmek istiyorum." Başımı yana eğerek tek kaşımı kaldırdım. "Sonuçta eski arkadaşım değil mi?"

Arka kapıyı açtı ve ben ne olduğunu anlamadan beni kucağına aldı. "Jimin ne yapı-" Ayaklarımı sallamama aldırmadan beni arka koltuğa yerleştirdi ve kapıyı kapatıp sürücü koltuğuna geçti. Doğrulup kapıyı açmaya yeltenmem uzun sürdüğü için o benden önce sürücü koltuğuna geçmiş ve kapıyı kitlemişti.

𝗹𝗼𝘀𝘁 𝗺𝗲𝗺𝗼𝗿𝗶𝗲𝘀'ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ'Where stories live. Discover now