10 ➳ 'yalnızlığa terk edilmiş'

2.5K 266 402
                                    

'Beni düşüncelerimle bırakma.'

🌼🌼🌼

Dakikalar sonra Chaeyoung kapattığı kapıyı hızla açmış ve içeri girmişti. Kapı birden açıldığında açıkçası korkmadığımı söylesem yalan olurdu. Annem ya da herhangi bir çalışanın girmiş olabileceği ihtimali üzerine yüreğim hoplamıştı ama Chaeyoung'u görünce rahatlamıştım.

Yaklaştığında stresten terlemiş olduğunu fark etmiştim. Alnının üst tarafları ve boynu hafifçe parıldıyordu. "Beklettiğim için üzgünüm," diyerek mahcup bir şekilde baktı.

"Ama hallettin?" diye sorarcasına kaşlarımı kaldırdım. Beklentiyle gözlerinin içine bakarken gülümsedi. "Park Chaeyoung'tan bir şey kaçar mı?"

Ben kaçarım ama sen bilirsin tabii.

Aslında her ne kadar canımın derdinde olsam da bir yandan Chaeyoung'a borçlu olmak istemiyordum. Bana yönelttiği karşılıksız hisleri, belki de yardımıyla birlikte bir karşılık isteyecekti. O karşılığı verebileceğimden emin değildim.

Pek istekli olmasam da gülümsedim. Zorlama bir gülümseme olduğunu sezmiş olmalı ki bakışlarını kaçırdı. "Aşağıdaki çalışanlara ders çalışmak için kütüphaneye gideceğimizi söyledim ve bir taksi çağırmalarını istedim. Oradan bir arkadaşımızın arabasıyla başka bir yere gideceğimizi söylediğim için senin arabanla gitmememiz konusunda şüpheye düşmediler. Taksi gelir az sonra. Gelince çıkarız."

Aramızda kısa bir sessizlik olurken bakışlarımı Chaeyoung'tan çekmedim. Sanırım bir insan ilk defa benim için bu kadar çabalıyordu. Hala anlam vermekte zorlanıyordum. İlk defa karşılaştığım bir şeydi, normal karşılayamazdım ki.

Sesimin düzgün çıkabilmesi için yutkundum ve Chaeyoung'un üzerindeki stresi atabilmesi için de konuyu değiştirmeye karar verdim. Stresle tırnaklarını  eteğinin bitimindeki derisine batırıp dururken konuşmaya başladım. "Ailen beni biliyor mu?"

Bir anda durdu ve ellerini oynatmayı kesti. Hatta nefes almayı bile kesmiş olabilirdi. Yanlış bir şey mi sordum acaba diye tedirgin olmuştum. Yana dönük olan ve yan profilinin çoğunu da sarı ve düz saçlarının sakladığı görüntüsünden yüz ifadesini pek anlayamadığım için hafifçe başımı yana çevirdim. Hala yüzünün pek görüldüğünü söyleyemezdim.

Belki de ailesine beni anlatacak kadar da ciddi şeyler düşünmüyordu benim için. Bu düşüncesizliğime sinirlenerek ona bakmayı kestim ve bakışlarımı dışarı çevirdim. Aptal Jungkook!

Derin bir nefes aldı. Hafif titrek bir nefesti, belki güçsüz? Hatırlamaması gereken bir şeyi mi hatırlatmıştım? Belki onun da benim gibi ailesiyle kötü anıları vardı. Saçını kulağının arkasına attı ve dudaklarında buruk bir gülümseme oluştu. Başını bana çevirse de gözlerime bakmıyordu. "Bilmem," diye mırıldandı.

"Nasıl yani?" diye fısıldadım bakışlarımı ona çevirip. Anlatmış mıydı anlatmamış mıydı şimdi? Anlamadığım için de hafifçe kaşlarımı çatmıştım. Yaklaştı ve gözlerimin içine baktı. Yüzü yüzümün hemen üzerindeydi ve bakışlarını yüzümün her bir noktasında özenle gezdirdi. Nefes almayı kesmiştim. "Anlatıyorum. Her bir dokunu, sana dokunduğumdaki hislerimi, bana bakarken irislerinde kendimi nasıl gördüğümü... Her şeyi anlatıyorum, Jungkook." Yutkundu ve irislerindeki parıltılar yok oldu. "Anlatıyorum ama dinliyor mu bilmiyorum." Son cümlesinde daha fazla yaklaşabilirmiş gibi biraz daha yaklaşmış ve gözlerimi kapatmama sebep olmuştu. Dudaklarım istemsizce hafifçe aralandığında sadece üzerimde onun nefeslerini hissediyordum.

Bu evrenden soyutlanmışım gibi onun varlığı dışında hiçbir şey hissedemezken dudağını dudağımın kenarına bastırmasıyla kaşlarım çatılmıştı. Dudağının alev almış gibi yakıcı sıcaklığı dudağımın bitiminde yer alırken ne hissettiğimi bile bilmiyordum. Beynim fonksiyonlarını yitirmiş, yeni düşünceler üretmiyor, dahası kendisinde bulunan düşünceler üzerinde de düşünmüyordu. Tamamen boşluktaydım.

𝗹𝗼𝘀𝘁 𝗺𝗲𝗺𝗼𝗿𝗶𝗲𝘀'ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ'Where stories live. Discover now