1.7

5K 366 56
                                    

19.08.2022
(17:00)

Tam vaktinde, Kıvanç'ın kapısına ulaştığımda, onun camdan baktığını gördüm. Beni fark ettiği anda, bileğindeki saatine baktı ve kaşlarını kaldırarak yeniden bana döndü. Cam açık olduğu için öne eğilerek, "Dakiksin," dedi. "Ya da erken gelip, tam bu saatte kapımda olmak için köşede bekledin?" dediğinde, gülerek başımı iki yana salladım.

"O kadar takıntılı değilim. Hadi, aşağıya gel. Bisikleti yaptırdın mı?"

"Evet, dün geldi bisikletçiden, aşağı kilitlemiştim. Geliyorum bekle," diyerek camdan çekildi ve camı kapattı.

Sırtımı duvara yaslayarak cebimden çıkardığım telefonla uğraşmaya başladım. Sinem benden ayrıldığından bu yana sosyal medya hesabımda hiçbir şey paylaşmıyordum, zaten kullandığım tek sosyal medya hesabı, eğer WhatsApp'ı saymazsak, Instagram'dı.

Hiç fotoğraf paylaşmamış, on gündür de kimsenin hikâyelerine bakmamakla birlikte kimsenin fotoğrafını da beğenmemiştim.

Kısacası, hesabımda hiçbir şekilde aksiyon yoktu. Bugüne kadar.

Evden çıkmadan önce attığım gökyüzü hikâyesini ilk gören kişi Sinem olmuştu ve buraya geldiğimde, sokağı köşeden çekerek vintage filtre ile yine güzel bir görüntü elde edip hikâyede paylaştığımda, bu sefer ilk gören mi olmuştu bilmiyorum ama adı yine en üstte yer alıyordu.

Sanırım on gün öncesine kadar sürekli etkileşim içinde olduğumuz için algoritma onu uzunca bir süre en tepede tutmaya devam edecekti.

Acaba neden hâlâ beni takip ediyordu ya da ben, neden onu takip ediyordum?

"Umarım beni götüreceğin yerde de böyle telefona dalmazsın," diyen sesle irkilerek, başımı yan çevirdim. Kıvanç, apartman kapısına omzunu yaslamıştı. Üstüne tam oturan bordo renkli bir tişört giymiş altına siyah kot pantolon geçirmişti. Bordonun, soluk ten renginde harika durması dışında siyah saçlarını ve koyu kahve gözlerini kızıl bir koyulukla vurgulamıştı.

Gerçekten de, yapma bebek gibiydi. Özenle yapılmış gibi...

"Yok..." dedim, derin bir nefes alırken. "...dalmam."

"İyi, yoksa masada durmam kalkar giderim."

"Bisiklet nerede?" diye sorduğumda, demir kapıyı biraz daha iteledi ve bisikleti gözler önüne serdi. "Sen kapıyı tut, ben bisikleti çıkartayım," dedim. Apartmanlarının merdiven arası ve girişi çok dardı. Açıkçası, Kıvanç uzun boyu olmasına rağmen cılız olduğu için bu koca bisikleti o kapıdan geçirebileceğine dair de inancım yoktu.

Apartmana girmek için bir hamlede bulunduğumda, kapıyı tutmaya devam ettiği için onun çok yakınından geçmek durumunda kalmıştım. Parfüm kokusu hoştu, serin bir akşamüstü sahil kenarında alabileceğiniz ferah bir kokuyu andırıyordu.

Ben sadece duş alıp gelmiştim ve bu sıcakta terleyip terlemediğimden emin bile değildim. Akşam serinliği olsa da hava nemliydi.

Kötü kokmuyorumdur umarım...

Bisikletle birlikte dışarı çıktığımda, Kıvanç ellerini beline koyarak bana baktı. "Gerçekten, sürebilecek misin?" diye sordu.

"Bir travman olmasından mı korkuyorsun?" diye karşılık verdim. Oradan bakınca bisiklet sürmeyecek birine mi benziyordum acaba?

"Hayır, ikinci bir bisiklet travması olursa beni ve cinciklerimi suçlamandan endişeleniyorum," dediğinde, kahkaha atarak, onu bileğinden yakaladım ve yanıma çektim.

Falcı | #textingWhere stories live. Discover now