5.2

2.3K 256 111
                                    

28.08.2022
(22:47)

"Canın yanmıyor mu cidden?" diye sordu Kıvanç, gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu ve sesi boğuk çıkıyordu. Gözlerini bir an olsun üzerimden ayırmıyordu.

"Yanmıyor, canım, merak etme," dedim. Hareket etmedikçe canım yanmıyordu. Tek bıçak yarası olsaydı şu anda evime gidiyor bile olabilirdim ama ikinci bıçak yarası beni sarsmıştı. Zaten doktorun dediğine göre, ikinci darbe yüzünden neredeyse böbreğe de veda ediyormuşum. Çok ufak bir santimle kurtarmışım...

Kıvanç, "Bir daha beni kurtarmaya çalışma," dediğinde ona bön bön baktım.

"Bu çok zor," dedim. "Sevdiğim insanların canının yanmasını istemem."

"Aptal Dağhan!"

Odanın kapısı aniden açılıp, ses odada yankılanırken şaşkınlıkla kapıya döndüm. Kıvanç bile irkilerek önüme geçmiş, beni savunmak ister gibi kollarını iki yana açmıştı.

Bayılıyordum bu çocuğa ya.

Serpil kırmızı görmüş boğalar gibi üstüme yürürken, "Sen mal mısın abi?" dedi çantasını duvara savurdu ve elini yüzüme doğru salladı. "Sen kendini ne sanıyorsun? Sen Superman misin? La bıçak önüne atlamak ne demek?"

"Serpil sakin olur musun?" dediğimde, "Ya," dedi ve üstüme atıldı ancak araya Kıvanç girdiği için kolları onu sararken bana bağırmaya devam etti.

"Bir de bana böyle gevşek gevşek sakin olur musun diyor. La oğlum ben Ankaralıyım, seni pavyonda dansöz diye oynatırım ne sakinliği?"

"Ama sakin olmazsan hastaneden atılırsın," dedi Kıvanç.

Serpil'in yumrukları bana inemediği için Kıvanç'ın omuzuna iniyordu. "Atsınlar, beni şu camdan aşağı atsınlar. Bu hayvan yüzünden öldüm derim ben de!"

"Serpil, iyiyim. Delirmene gerek yok."

Ancak açık kapıdan yüzünü gösteren dedemle büyükannemi fark ettiğimde, işler daha da karışmaya başlamış gibi hissettim. Biraz önceki çirkef Serpil, ağlamaklı bir hanımefendiye dönüşerek büyükannemin ellerine yapıştı ve "Kendini kahraman sanıyor Laleciğim," dedi.

Dedem bana gözleri yaşlar içinde bakarken, "Kahraman mı?" dedi. "Bundan olsa olsa figüran olur! Bir daha canını tehlikeye at bakalım o zaman ben öldürmüyor muyum seni?"

Kıvanç, "Her şey benim yüzümden oldu, çok, çok üzgünüm..." dediğinde, dedem Kıvanç'a baktı.

Ardından, "Sus bakayım sen," dedi. "Özür diliyor bir de... İki kişi bir veledi mi dövemediniz?"

Dedem, kendi avucunu yumrukladı ve bana dik dik bakarken, "Ben sana böyle mi öğrettim Dağhan?" diye sordu. "Ne bu halin senin?"

"Sen bana kimseye zarar vermemem gerektiğini öğrettin ya dede..." dediğimde, dedem sandalyeye çöktü ve "Sanki her öğrettiğimi yapıyorsun bre! Dövüverecektin o sümsükü, boşuna mı yedirdik de dağ gibi ettik seni?" dedi ve küskünce dudaklarını büzdü.

Kıvanç tartışmanın seyrini şaşkınlıkla izlerken, ona, "Dedem sana sinirli değil, Kıvanç," dedim. "Yaralandığım için endişelendi sadece, sinirli değil..." diyerek dudunu açıkladım ancak yine de Kıvanç gözlerinin dolmasına engel olamadı.

"Ah oğlum," dedi büyükannem, bir kolunun altına da Kıvanç'ı çekmeye çalıştı ama sekoya adam ninemin kolunun altına sığmayınca büyükannem onun beline kolunu dolayıp anaç bir şekilde sarıldı ve "Üzülme, üzülme..." dedi. "Bu derisi sert dağ aslanına bir şey olmaz."

Falcı | #textingWhere stories live. Discover now