6.6

1.4K 161 45
                                    

06.09.2022
(14:20)

Kıvanç'tan

Dağhan banyodan çıkarken, onun dolabını kurcalıyordum. Onunla geçirdiğim yaklaşık iki hafta boyunca kendi evime sadece bir kere uğramıştım ve onda da yanıma çok fazla kıyafet almadığım için -aslında hem bu kadar uzun kalmayı hem de Dağhan'ın titizliğini hesap edemediğim için az kıyafet almıştım- arada Dağhan'ın kıyafetlerini giyiyordum.

Normalde vücut yapımı sevdiğim için üzerime tam oturan kıyafetler giymeyi tercih ederdim ama Dağhan'ın üzerimde bol kalan kıyafetlerini, elini attığında rahatlıkla belime uzanan yolu bulması hoşuma da gidiyordu.

Sanırım Dağhan, beni oversize insanı yapabilirdi.

"Ne arıyorsun aşkım?" diyerek, bir anda kollarını belime sardığında ürpererek sırtımı göğsüne yasladım ve "Gömlek," dedim. "Hastaneye gideceğiz, hava serin gibi hissettim. Gömlek giysem fena olmaz diye düşündüm..."

Boynuma minik minik öpücükler kondurarak beni yana kaydırdı ve "Gömleklerim bu tarafta, hangi renk istersin?" diye sordu.

"Renk skalamız geniş mi?" diyerek gardırobun kapağını kaydırdığımda, şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım.

"Senin takım elbisen var..." derken, güçlükle Dağhan'ın kollarından sıyrıldım ve "Seni takım elbise içinde görmek istiyorum..." dedim.

Dağhan yarım ağız sırıtırken, "Aşkım dikişlerimden kurtulmak istiyorum, istersen önce bir hastaneye gidelim sonra gelince sana bir defile yapayım..." dedi.

"Mantıklı..." derken, ellerimi yanakların koydum ve onu dudağının kenarından öperken derin bir nefes aldım. Geri çekilirken, "...dediğin gibi yapalım," dedim.

Başını hafifçe salladı ve iç çekerek dolaba döndü. "Fümeye ne dersin? Koyu renkleri sana yakıştırıyorum, güzel duruyor..." bana yan yan baktı ve gülümseyerek, "...sonrasında üstünden çıkartmaktan keyif alacağım bir renk olabilir..." dedi.

Dağhan, çok nadir de olsa kızarırdı fakt sıklıkla kızaran bir tip değildi, o tip bendim. İma ettiği şeyler, yüzümü yangın yerine çevirirken bakışlarımı kaçırdım ve derin bir nefes aldım.

Beni nasıl utandıracağını çok iyi biliyordu.

Onu her gördüğümde, aklımda dolanan düşünceler, ona dokunma isteği, bedenini hissetme ihtiyacı öyle bir ele geçiriyordu ki beni; hayatımda olmasına rağmen daha çok yanımda olsun istiyordum.

Dağhan'a her baktığımda, daha önce aşk halüsinasyonları gördüğümü; daha yeni aşık olduğumu hissediyordum.

Gerçek aşkı, onla öğrendiğimi...

"Bu bana küçük gelmeye başlamıştı, olursa senin olabilir..." diyerek uzattığı gömleği aldım ve inceledim.

Düz füme rengi bir gömlekti. Normalde Dağhan'ın giydiği gömleklerin aksine slim fit kesimdi, klasik ya da oversize değildi. Dudaklarımı beğeniyle bükerken, gömleği üstüme geçirdim ve düğmelerini takmaya başlamıştım ki, Dağhan beni durdurdu.

"Ben giydirmek istiyorum," diyerek önüme geçti ve düğmeleri tek tek iliklerinden geçirirken, gözlerini düğmelerden ayırmadı.

Saçlarından düşen damlalar üzerindeki bordo tişörte damlıyor, düştüğü yerde daha koyu izler bırakıyordu. Birkaç gün içinde sakalları da uzamıştı, onu görmeye alışık olmadığım bir haldeydi ama hâlâ çok yakışıklıydı.

Gülüşü güzeldi, bakışları ise bambaşkaydı. Parlak yeşil gözleri, hayat doluydu ve beni ona çeken şeylerden birisi de buydu.

Dağhan, tamamen canlıydı. Etrafına hayat veriyordu. Her an sizi güldürebilir, bütün dertlerinizi ortadan yok edebilirdi. Enerjisiyle sizi ele geçirebilir, deşarj edebilirdi.

Falcı | #textingWhere stories live. Discover now