3.8

2.7K 279 107
                                    

23.08.2022
(22:17)

"Selam çocuklar..." diyerek, şaşkınlıkla bir çocuklara bir Kıvanç'a baktım. Yüzü kıpkırmızı olmuştu, dudakları uzun öpüşmelerimizin sonucu olarak hafif şişkindi çünkü nazik öpücüğüm ilk öpüşmemize özel kalmış, sonrasında dudaklarını hep ısırmıştım. Soluk pembe dudakları şimdi koyu pembe tonlarındaydı.

Gözleri şaşkınlıkla ve korkuyla bir bana bir arkadaşlarıma kayıyordu.

Serpil, "Eee, sen müsait değil miydin? Zehra hepimizi çağırdığını söyledi?" diyerek, Zehra'ya baktı ve kaşlarını çattı. "Yalan mı söyledin Zehra?" diye sordu.

Şu anki dikkati üzerimizden çekmeye çalıştığını hissedebiliyordum.

Ancak arada bana "Neler oluyor? Benden ne saklıyorsun?" tarzında sert bakışlar da atıyordu.

En arkada dikilen Ilgaz, "Ben zaten şaşırmıştım, çocuk misafiri varken bizi neden çağırsın ki?" dediğinde, Zehra'nın esmer yüzüne rağmen yanakları kızardı ve "Hep birlikte olalım istedik ya..." dedi. "Arkadaşını bizimle tanıştıracakmış hem."

Zehra bana yalvaran gözlerle döndüğünde, ne diyeceğimi bilemedim. Bir anda herkesin sinirli bakışına maruz kalmak istemediğini görebiliyordum ama diğer yanda da Kıvanç vardı. Şu anda içinde bulunduğumuz durumdan dolayı hiç de rahat görünmüyordu. Gerginlikten kaskatı kesilmiş, nefes bile almıyordu.

Engin, "Senin tişörtün niye üstünde değil?" diye sorduğunda, ona döndüm.

"Çünkü..." dedim. Kıvanç, ben cümlemi devam ettiremeden, "Limonata döküldü üstüne..." diyerek boğuk bir sesle konuştu ardımdan.

Oysaki ben, "Tam olarak arkamdaki bu çocukla yiyişmeye hazırlanıyordum," diyecektim. Kıvanç'a dönerek, "Yani şimdi bu önemli bir detay mıydı kardeşim?" dediğimde, biraz daha normale dönüyor gibi olduğunu fark ettiğim için tazecik ilişkimizi saklamam gerektiğini düşündüm.

Ama saklamak istemiyordum ki...

Ancak Kıvanç henüz herkese ve her şeye kırgınken, geçmişinin yaraları yeniden açılmışken; onda yeni yaralar açacak bir durum yaratamazdım. Bu yüzden sessiz kaldım, ancak ona bakarken kırıldığımı gizleyemedim. Dudaklarım asılırken, "Neyse, buraya kadar gelmişsiniz geçin bari," dedim çocuklara. Kapıdan da kovamazdım bu andan sonra.

Kıvanç kulağıma eğilip, "Gideyim mi ben?" diye sorduğunda, ona hem kırgın hem de sinirle baktım. "Nereye? Niye?" diye homurdandığımda irkilerek bir adım geri çekildi.

"Arkadaşların..." diye başladığı cümleyi, "Sen de benim er...kadaşımsın ya!" diyerek böldüm. Neredeyse, arkadaşım yerine erkek arkadaşım diyecektim, son anda dönmüştüm kelimeden.

Çocuklar içeri geçerken, Serpil, Kıvanç'la benim önümde durdu ve "Neler oluyor burada?" diye sordu.

"Asıl Zehralarda neler oldu da hepiniz toplanıp buraya geldiniz? Misafirim olduğunu söylemiştim, hem yola çıkmadan önce neden bana haber vermedin?" diye söylenerek Serpil'e döndüm.

"Aradım seni! Açmadın ki telefonunu. Şimdi burada neler olduğunu söyle bana!"

Sinirle derin bir nefes aldım ve Kıvanç'a baktım. "Söyleyebiliyor muyuz acaba?" derken, fısıldıyordum ancak eminim ki Serpil anlamıştı ama Serpil'in anlamasından çok Kıvanç'ın anlamasını istiyordum.

Saklamak istemiyordum ben.

Kıvanç, Serpil'e kısa bir bakış attı ve "Biz bir ilişki içindeyiz," dedi. O kadar rahat söyledi ki, biraz önce kasılmaktan nefesi kesilen o değilmiş gibiydi...

Falcı | #textingWhere stories live. Discover now