5.8

2.1K 237 95
                                    

31.08.2022
(11:50)

Anahtarı yuvasına yerleştirdiğim anda kapı açılınca gülümseyerek, karşımdaki güzelliğe baktım. Kıvanç, yanında kıyafet getirmediği için bugün benim kıyafetlerimi giyiyordu ve benden uzun bile olsa, aramızdaki yapı farkından dolayı kıyafetlerim üstünde bol duruyordu.

Bu itiraf etmeliyim ki, güzel bir görüntüydü. Baştan çıkartıcı bir yanı vardı.

Bana bakarken, dudakları yukarı kıvrıldı ve "Bekliyorum," dedi.

Ayakkabılarımı çıkartarak içeri girdim ve elimdeki poşetleri yere bırakıp, ellerimi Kıvanç'ın yanaklarına koydum. Her adımımda onu duvara sürüklerken, dudaklarımızı birleştirmiştim.

Sırtını duvara çarptığımda, elimden geldiğince yavaş olmaya çalışmış olsam da yüzü buruşmuş ve ağzıma doğru homurdanmıştı.

Sol elimi ensesinden yukarı kaydırıp parmaklarımı saçlarının arasına daldırdım ve yumuşak tutamları karıştırarak başını öne eğerken daha da içten öpmeye başladım.

Nazikçe ve istekle.

Dün gece kollarımda uyuyakaldığında, o farkında değilken boynuna bıraktığım öpücükler gibi, yumuşak ve kesintisiz bir şekilde...

Kıvanç'ın belimi saran kolları, sırtımda dolanan elleri... Parmak uçlarını hissettiğim her noktadan dağılan enerjiyle içinde bulunduğumuz anda kaybolmuştum.

Ta ki, kapıdan gelen sesle.

İrkilerek geri çekilip Kıvanç'ı refleksle arkamda saklamaya çalıştım. Kapının önünde duran dedem, elinden düşen bastonuyla kapıdan bize bakarken adeta donakaldım.

Yaşlı bir adamın yöneliminizi kabul etmesi, tamam... Fena bir olay değildi ama aynı yaşlı adamın, torununu bir adamı duvara yapıştırmış öperken görmesi fena bir olaydı.

Belki de felaket.

Dedem yerdeki bastonunu bile almaya tenezzül etmeden sırtını dönüp, "Ne halt yapacaksınız kapı kapalıyken yapın, uçkuruna düşkün ergen veletler gibi o neydi öyle?" diye söylenerek merdivenleri çıkmaya yöneldiğinde, hemen arkasından koştum ve "Dede!" diye seslendim.

Bastonunu yerden alıp, merdivenlerde onu yakaladım ve "Kusura bakma," diyerek bastonu eline tutuşturdum.

Dedem ne diyeceğini bilemez halde, "Eniştenle, yengen bilmesin," dedi. "Ben çocuklarımı bilirim, bilirim de eşlerini bilmem. Elin karşısında dikkatli ol oğlum, canın sıkılmasın."

Başımı onaylarcasına sallarken, "Dikkat ederim," dedim. Utançtan ölmeme birkaç saniye kalmıştı ama dedemin de benden farkı yoktu. O da kıpkırmızıydı.

Ardından dedem hafifçe gülümsedi. "Yanaklara bak... Nasıl da kızardın!" dedi.

Ah dede, bir de kendini görsen...

"Utandım ya..." derken, geri çekildim ve sırıtmamak için zor tuttum kendimi. "Sevgilimle öpüşürken, dedeme yakalandım daha rezil başka bir an olabilir mi?"

Dedem başını iki yana salladı. "Daha rezili olmasın lütfen," derken, elini omuzuma koydu ve başını yavaşça salladıktan sonra bana sırtını dönüp merdivenleri çıkmaya devam etti.

Gerisin geri eve dönüp, bu sefer kapıyı ardımdan itinayla kapatıp üstüne bir de kilidi çevirmiştim.

Kıvanç ellerinin arasına sakladığı yüzünü yavaşça açtı ve kıpkırmızı bir suratla, "Bir daha dedenin suratına bakamayacağım..." dedi.

Falcı | #textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin