3.0

3K 316 63
                                    

22.08.2022
(09:11)

Kıvanç: Günaydın.

Telefonumun şarjı bittiği için kapanmış.

Sanırım senin de kapandı, mesajlar iletilmediğine göre...

Uyandığında arar mısın?

Dağhan: Heyy günaydın

Buradayım, telefonum şimdi açıldı.

Arayayım mı?

İyi misin?

///

Kıvanç'ı aradığımda, telefon geç de olsa açıldı ve "Günaydın," dedi, canlı sesiyle. Sabah sabah sesi o kadar enerjikti ben hâlâ yüzüm yastığa gömülü halde uyukluyordum. Ayrıca bu enerji de neyin nesiydi? Ben onu ararken, iyi olduğunu düşünememiştim.

Arar mısın? Mesajı, sanki ihtiyaç dolu bir soru gibi gelmişti.

"Günaydın, beni endişelendirdin..." derken yataktan güçlükle kalktım. Biraz daha uyumak isteyen yanım yastığıma yan bakışlar atıyordu.

"Üzgünüm, mesajları attıktan sonra duşa girmiştim ve senin de hemen uyanmanı beklemiyordum..."

"Yaa..." dedim. "...hâlâ duşta mısın?"

"Giremedim ki," dediğinde, hiç vakit kaybetmeden, "Yani çıplak mısın?" diye sordum.

"Sen gün geçtikçe sapıklaşıyor musun?" karşılığını verdiğindeyse, kahkahayı bastım.

"Hayır ya..." derken, aklımda canlanan görüntüler beni içten içe yakıyordu. Derin bir nefes alarak zihnimde canlanan görüntüsünü çok gerilere attım ve "Çıplaksan öyle kalma, üşütürsün diyecektim..." dedim. Hem onu düşünüyor hem de aklıma mukayyet olmaya çalışıyordum burada... Hiç de kolay değildi.

"Yazın ortasında?"

"İnsanlar en çok yazın üşütür, bilmiyor musun?" derken kendimi tekrar yatağa bıraktım. Bence biraz daha uyuyabilirdim.

"Ben üşütmem!"

"Hastalanırsan sana bakmam..." dedim.

"Bakmaz mısın gerçekten?" diye sorduğunda, hafifçe gülümsedim.

"Sana bakacak kimsen yok mu?"

"Var," dediğinde, merakla doğruldum. Zihnimdeki uyku bulutları anında dağılırken, "Öyle mi? Arkadaşların mı? Ailen mi? Kim?" diye sorarken, kelimelerin ağzımdan dökülmesine engel olamıyordum. Kontrol edemediğim bir panik çenemi düşürürken, Kıvanç tatlı tatlı gülüyordu.

"Neye gülüyorsun?"

"Neden bu kadar heyecanlandın ya da daha doğrusu meraklandın?" diye sorduğunda, iç çektim.

"Biliyorsun," dedim. Hislerimden emindim, bana yaşattığı duygulardan ve ona olan merakımın hiç sönmeyişinden, ondan hoşlandığımı biliyordum ve bekliyordum.

Elbette bana gelmesini beklediğim birinin hayatındaki herkesi merak ederdim. Etmemeli miydim?

"Pekâlâ," dedi, artık sesi biraz daha ciddi gibiydi. "Sensin," dedi.

"Yaa..." derken, adeta marshmellow gibi eridim.

"Şimdi gerçekten duşa girmeliyim."

"Ah, keşke çıplak olduğunu hatırlatmasaydın..." derken sesimi tok bir tınıda tuttum.

"Hey!" diyerek güldüğünde, "Ah, ah... Sudan tasarruf edebilirdik!" dedim.

"Pis sapık!" dedi ve telefonu yüzüme kapattı.

Öyle bir kahkaha attım ki, sesim bütün apartmanda dağılmış olabilir. En azından üst kata gittiğinden eminim, çünkü dedem bastonunu sertçe vurmuştu.

Telefonuma gelen mesajla yatağımda yan döndüm ve bildirime baktım. Kıvanç'tan fotoğraf gelmişti.

Fotoğrafı indirirken, hem heyecanlıydım hem de gülüyordum ve fotoğraf netleştiğinde nefesimi tuttum.

Bu çocuk...

Cidden...

Benim ayarlarımla oynuyordu.

İç çekerek kendimi sırt üstü yatağa gömdüm ve gözlerimi kapattım. Bu kadar büyüleyici olması doğaya aykırıydı... Benim hâlâ bekliyor olmam da benim doğama aykırıydı.

Parmaklarım çıplak karnımda gezinirken, Kıvanç'ı düşündüm. Agh, belki de bunu yapmamalıydım ama içimdeki duygulara da, aklımdan geçenlere de engel olamıyordum ki...

O güzel teni, yumuşak elleri ve tatlı sesiyle güldüğünü düşünmek... Kendimi kavrarken gözlerimi sıkıca kapattım.

Onu düşünmek bile beni sertleştirirken, nasıl kendime engel olabilirdim ki?

Haklıydı.

Sapıktım resmen...



Ehe.
Bölümün böyle bitmesini ben de beklemiyordum... x.x
+55 oy ve biraz yorum 🐥
Ayrıca yorumlarınız gidişatı belirleyebilir, bölümün böyle bitmesinden rahatsız oldunuz mu ya da herhangi bir smut sahnesi olsa okur musunuz?
Ona göre yazmaya devam edeceğim bazı sahneler olabilir... 🤫

Falcı | #textingWhere stories live. Discover now