7.4

1.3K 135 28
                                    

10.09.2022
(18:49)

Kıvanç'la birlikte geri döndüğümüzde, bu sefer kapıyı açan kişi Teoman oldu. Üzerinde bordo renkli bir mutfak önlüğü vardı. Yüzünde kocaman, içten bir gülümsemeyle bizi selamlarken, "Hoş geldiniz," dedi. "Hemen içeri geçin, Dağhan evi biliyor zaten rahatınıza bakın. Asaf bir şeyleri yakmadan önce benim mutfağa dönmem lazım... Bu arada Kiiro salonda bir yerlerdedir, kafesine koymadım onu. Sıçtıysa temizlersin artık aslanım..."

Sonra hızlıca arkasını döndü ve neredeyse koşar adım mutfağa ilerledi.

"Sıçtıysa temizlersin derken?" diye sordu, Kıvanç.

"Bizim Kiiro koltuğa sıçtı aşkım. Asaf da dedi ki, siz buna tuvalet eğitimi vermediniz mi?"

"Daha üç gündür bizimle, yeni yeni öğreniyor..." dedi Kıvanç.

"Ben de öyle söyledim ama dert değil, ben kızımın bokunu temizlerim..." diyerek güldüm ve önden içeri girerek, "Hadi gel aşkım," dedim ve Kıvanç'ın elindeki poşetleri aldım. "Ben tatlı getirdim ama yapmadılar, değil mi?" diye sordu, ayakkabısını çıkartıp önüne bıraktığım terlikleri giyerken.

"Ben evden çıkarken yapılacak yemeğin kavgası yapıyorlardı, tatlı yapmaya vakitleri olduğunu sanmıyorum," dedim ve Kıvanç'ı elinden tutarak, salona çekiştirmeye başladım. Etrafı incelerken, "Otantik bir havası var," dedi. "Teoman zevkli birisi olmalı..." derken, gözleri evin her bir detayında geziniyordu.

"Öyledir, ama bana pek hitap etmiyor. Ben daha sade ve minimalist şeyleri severim..." dediğimde, Kıvanç gülümsemeyerek bana baktı.

"Doğru, senin evin bomboştu... Bir ruhu yoktu..." sonra bir anda duraksadı ve gözlerini kırpıştırarak, "Özür dilerim..." dedi.

Omuz silktim. "Haklısın, sen bende kalmaya başlayana kadar, benim gözümde de evin bir anlamı yoktu..." dediğimde, elimi daha sıkı tutup gülümsedi.

Kıvanç, "Ama buranın bir ruhu var," diyerek etrafına bakındı.

"Şu tablo özellikle..." diyerek, bugün Teoman'la, önünde dertleştiğimiz tabloyu gösterdi. "...bunun gerçekten bir ruhu var."

"Epey hislisiniz Kıvanç Bey," diyerek varlığını belli eden Teoman'a irkilerek baktım. Dojoda olduğu gibi son derece sessiz gelmişti. Bu sessizliği beni hep irkiltiyordu. Refleksleri çok iyi olmasaydı onu kaç defa yumruklamış olurdum hayal bile edemiyorum...

Kıvanç gülümseyerek, "Bey demenize gerek yok," dedi, ardından da ekledi. "Bu tablonun sizin için anlamı büyük sanırım, değil mi? Normalde burada televizyon olması gerekirken tablonun olması, bu tabloyu çok izlediğinizi düşündürdü bana..."

"Evet, öyle..." derken Teoman derin bir nefes aldı.

Ben bu ayrıntıyı hiç fark etmemiştim, Kıvanç sahiden de farklı bir göze sahipti...

Teoman'ın gözleri tabloyu bulduğunda, "Sizce, o ejderha çaresiz mi?" diye sordu. Sanırım soruyu Kıvanç'a sormuştu çünkü tablodaki bakışları doğrudan Kıvanç'ın yüzünü buldu.

"Şimşekler onu rahatsız ediyor gibi görünüyor ama bence o ejderha, olduğu yerde... Oranın hakimi gibi hissediyor kendini. Hem zincirlere vurulmuş gibi hem de özgür, çoğu insan böyle hissediyor olmalı..." derken Kıvanç gözlerini tablodan ayırmıyordu. "Gözleri, sizin gözlerinize benziyor. Bal rengi. Tablodaki rengin hakimi de sarı. Denizin ortasında olmasına rağmen, sarı vurgular çok keskin. Sarı renginin anlamı, yaratıcılıktır. Psikolojide canlılık ve mutluluğu gösterir..." Kıvanç'ın gözleri, onu izleyen Teoman'ın bakışlarıyla buluştu. "Sizi canlandırmasını umduğunuz ama içinizde bir yerlerin artık ölü olduğunu hatırlatan bir tablo, değil mi?"

Falcı | #textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin