3.3

3.1K 314 32
                                    

23.08.2022
(01:45)

Telefonum çalmaya başladığında hiç vakit kaybetmeden açtım ve gülümseyerek ekranda beliren Kıvanç'a baktım. Yorgun görünüyordu. Halsiz ve üzgün?

Görüntüsü kalbime iğne gibi saplanırken iç çekerek, "Kötü bir gün müydü?" diye sordum.

"Pek iyi olduğunu söyleyemem," dediğinde, başımı hafifçe yana eğdim.

"Tek sorumlusu ben miyim?" diye sorarken, gözlerine bakıyordum.

Bakışlarını ekrandan uzaklaştırırken, "Hayır," dedi. Telefondan bile yalan söylediğini hissedebiliyordum.

"Nasıl telafi edebilirim?"

"Telafi edeceğin bir şey yok," diyerek hızla ekrana döndü. "Gerçekten yok Dağhan. Sadece... O kadar saat senden haber alamayınca endişelendim. Senin de hatan değildi, yani ortada telafi edilecek bir hata yok."

"Telefonumu unutmam bir hataydı bence..." dediğimde, başını iki yana salladı.

"Arkadaşın için endişelenmiş ve evden apar topar çıkmışsın. Bu normal bir şey..."

"Yine de seni haberdar edebilmem gerekirdi. Ama maalesef ki biriyle sadece telefon üzerinden bağım olması, alışık olduğum bir durum değil..." dedim. "...normalde hep arkadaş çevremden birileriyle konuştum ve bir şey olduğunda hepimiz aynı yerde toplanmış oluyorduk, bu yüzden birilerini haberdar etmek gibi bir alışkanlığım yok."

"Zaten beni haberdar etmek zorunda da değilsin..." dediğinde, kaşlarım çatıldı.

Tamam belki sözlü bir şekilde netleştirmemiştik ama ben açık açık Kıvanç'a yürüyordum ve o da beni reddetmiyordu, bir tür ilişki başlangıcında olduğumuzu düşünmekle hata mı ediyordum?

"O zaman neden endişeleniyorsun?" diye sordum sinirime hakim olamayarak. "Çünkü beni haberdar etmesini beklemediğim birinin saatlerce bana cevap vermemesi umurumda olmazdı hatta tek mesajımı yanıtlamadığı anda ikinci mesajı da atmazdım."

"Neden sinirleniyorsun Dağhan?"

"Çünkü tuhaf şeyler söylüyorsun," dedim, sertçe. "Senden hoşlanıyorum, Kıvanç. Bunu telefondan bu şekilde söylemek istemiyordum ama öyle. Tamam mı? Bu yüzden seni endişelendirmek istemiyorum, hayatımın daha da merkezine inmeni istiyorum ve sen bana bunu mu söylüyorsun? Beni haberdar etmek zorunda değilsin? Sen de endişelenmemelisin o zaman!"

Bir anda ağzımdan dökülenler yüzünden yüzüm sımsıcak olurken gözlerimi kırpıştırdım. Neden koca bir ağzım vardı ki? Başımı eğerek, "Şey, hiç duymamışsın gibi yap..." dedim, sesim içime kaça kaça. "Bunları bu şekilde söylemek istemiyordum."

"Üzgünüm Dağhan..." dediğinde başımı kaldırıp gözlerine baktım. Yüzü afallamış görünüyordu, duygularını okumak çok zordu.

Kalbim olumsuz düşüncelerle ağrımaya başladığında, Kıvanç konuşmaya devam etti. "Duygularını incitmek istemedim ben... Sadece bir an ne haddime olduğunu düşündüm."

"Yapma bunu," dedim. "Baksana bana."

Kameraya döndüğünde, ona gülümsedim. Resmen ayarlarımla oynuyordu. "Ben bekliyorum ve böyle geri çekilmeye devam edersen, sadece yolu uzatmış ve beni daha çok bekletmiş olursun."

Dudakları minik bir gülümsemeyle kıvrıldığında, bir anda rahatladığımı hissederek derin bir nefes aldım. Boşa kürek çektiğimi düşündüğüm anın ağırlığı üstümden kalkarken daha özgüvenli bir şekilde gülümsedim.

Falcı | #textingWhere stories live. Discover now