4.8

2.6K 273 111
                                    

27.08.2022
(20:34)

Kıvanç'ın salonunda karşılıklı oturuyor, konuşmuyorduk. Sadece Kıvanç elinde bir kutu ilk yardım malzemesiyle elime bakıyordu. Eve girdiğimizde yaptığı ilk şey elimle ilgilenmeye çalışmaktı ama bu acıyı hak ettiğimi söyleyen tarafım yüzünden, inatla onun yardımını reddediyordum.

İç çekerek, "Tişörtünü çıkartsana," dediğimde, gözlerini yavaşça kaldırıp bana baktı.

Şaşkınlıkla, "Ne-niye?" diye sordu.

"Seni çıplak görmeye bayılıyorum," dedim, kelimeler ağzımdan otomatik dökülmüştü. Kıvanç hâlâ aynı şaşkınlıkla bakmaya devam ettiğinde, "Hayvanın teki olduğum için seni ağaca çarptım ve canın yandı, kontrol etmemiz lazım," diyerek, açıklamada bulundum.

Kıvanç çocuk gibi dudaklarını büzerken, "Sen eline dokundurtmuyorsun," dedi kuru bir sesle.

Sanırım haklıydı. Bu yüzden oldukça makul bir cevap verdim. "Sırtınla ilgilenirsem, elimle ilgilenirsin; anlaştık mı?"

Birkaç saniye boyunca yüzüme baktıktan sonra tereddütlü bir şekilde başını salladı ve tişörtünü çıkardı. Çok hafif karın kası vardı, benimkilerin şekli son derece belirginken onun sadece vücut hatları belliydi. Kıvanç'a çelimsiz diyordum ama çelimsiz de değildi, kemikten oluşmuyordu, hoş bir vücudu vardı. Ne dikkat çekiyor ne de izlemekten usandırıyordu.

Vücudunda gezen gözlerim, kızıl kahve gözlerini bulduğunda, "Sırtıma bakacağını sanıyordum," dedi.

Oturduğum koltuktan kalkarken, tok bir sesle, "Son derece ciddiyim," dedim, arkasına geçip beyaz teninde belirginleşen izlere bakarken, fısıldarcasına konuştum. "Seni çıplak görmeye bayılıyorum."

Kıvanç sessiz kaldı.

Elimi omuzlarına koyduğumda, ürpererek sırtını dikleştirdi ve kasıntı bir şekilde durmaya başladı. Onu kafasındaki düşüncelerle yalnız bırakırken, işaret parmağımı yavaşça sırtındaki ufak çiziklerin yanlarında gezdirdim. Derin izler değildi, ancak göz rahatsız edecek kadar çok morluk vardı.

"Hassas bir tenin varmış," dediğimde, "Kötü mü görünüyor?" diye sordu.

"Birkaç çizik var, biraz da morluk. Morluk için şu kremi kullanabilir miyim?" diyerek elindeki çantadan bir krem gösterdim. Evde sıklıkla kullandığım kremlerden birisi olduğu için kreme aşinalığım vardı.

Kremi bana uzattığında koltuğun başlığına kalçamı yaslayarak yarım oturdum ve işaret parmağıma aldığım kremi yavaşça sırtındaki morluklarla gezdirmeye başladım. Belli belirsiz bir sızlanma sesini duyduğumda, "Canın çok yandı mı?" diye sordum.

"Söylediklerin daha kötüydü."

"Benim de hissettiklerim kötüydü," dedim donuk bir sesle. Kıvanç bilmese de, onun karşısında normalde asla sergilemeyeceğim bir duruş sergilemiştim. Hem kendimle savaşmış hem de geri adım atmıştım.

"İkimiz de kötü durumlarla baş edemiyoruz, değil mi?" dediğinde, farkında olmadan öne eğildim ve çıplak omzuna kuru bir öpücük kondurdum. Sıcak teni ürperirken başını hafifçe çevirip bana baktı. Öyle güzel görünüyordu ki...

Onunla tanışmam kesinlikle bir şanstı. Kıvanç'tan önce de mutluydum ama gerçekten, içimi dolduran bir mutluluk muydu hatırlamıyordum. Oysaki şu anda, Kıvanç'ın gözlerine bakarken mutluluk içimde yaşıyordu ve sanırım bu yüzden bu kadar çok tepki veriyordum.

"Bir şeylerle baş etmek konusunda hiçbir zaman iyi olamadım," diye itiraf ettim. Geri çekilip, sırtına krem sürmeye devam ederken, konuşmayı da sürdürdüm. "...bir şeylerle baş edemediğimde beynim bile iflas ediyor, her şeyi unutuyorum... Unutamadığımda da uzaklaşıyorum ya da uzaklaşmak için elimden geleni yapıyorum."

Falcı | #textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin