117. bölüm - Büyük Bir Aile

309 20 52
                                    

Büyük masanın bir başında Hulusi diğer başında Sebahat oturuyordu. Masanın bir tarafında Ahmet, Ömer ve Defne otururken diğer tarafındaysa Salih, Serdar ve Nihan oturuyordu. Nihanın hemen yanında bebek arabasında uyuyan Hayal vardı.

Bu iki aile bir araya gelmiş tek bir aile olmuşlardı. Yemek yiyip normal insanlar gibi aralarında sohbet ediyorlardı.

Laf sokan, husuzsuzluk çıkaran, geçmişten herhangi bir şey söyleyen yoktu. Sanki Ömer ve Defne kendiliğinden tanışmış, gülerek eğlenerek düğün dernek kurulmuş ve şu anda aileye gelecek torunu bekliyorlarmış gibiydiler.

Ve mutlu son...

3 gün önce

Defne hazırlanınca Ömerle beraber salonda kahvaltı etmeye başlamışlardı. Defne Ömere tripli olabilirdi ama bu onun iştahını kesecek kadar büyük bir şey değildi. Ömer'in alışık olmadığı bir şekilde yiyordu.

D: Ee anlat hadi.

Ö: Neyi?

D: Dedin ya ailemizle ilgili bir şey konuşacağız diye. Anlatıcam dedin. Anlat hadi.

Ö: Haa tamam canım anlatıcam. İlk önce kahvaltımızı bitirelim. Konuşuruz.

Defne elindeki çatalı bıraktı.

D: Dalga mı geçiyorsun benimle?

Ö: Hayır bitanem neden dalga geçeyim seninle?

D: Ya gerçekten bir şey var ve benden saklıyorsun ya da beni oradan çıkartmak için yalan söyledin. Yani her iki durumda da bana yalan söylemiş oluyorsun çünkü sana her sorduğumda hiçbir şey yok her şey yolunda diyorsun. Ve yalan söylemene karşı olan tavrımı biliyorsun. Bunu bildiğin halde hala yalan söylüyorsun. Ömer biz evlendiğimizden beri ben ilk defa senin gece dışarıda işin olduğunu öğrendim. Sence de saçma değil mi?

Ömer derin bir nefes alıp Defnenin elini avuçlarının arasına aldı. Defne hemen elini geri çekmişti ama Ömer inatla tekrar daha sıkı tutmuştu.

Ö: Defne sen benim bu dünyada her şeyimsin. Sen ve kızımız. Sizden başka beni ilgilendiren bir şey yok şu hayatta. Sizin iyi, mutlu ve güvende olmanız için dünyayı ters etmem gerekiyorsa yaparım.

D: Bu yalan söylemeni hiçbir şekilde savunmuyor. Yalan söylediğinde mutlu değil tam tersine mutsuz olduğumu biliyorsun.

Ö: Bak biz... Biz tanıştığımızda sen karşımda dimdik duruyordun. Hiçbir şeyden korkmuyordun, herkese kafa tutuyordun. Bu tavrın, güçlü duruşun beni benden aldı. Ben ilk defa böyle bir kadın görmüştüm. Kendini koruyan, kimseye ihtiyacı olmayan... Bir taraftan buna hayran olurken bir taraftan da seni göğüsüme saklayıp ben korumak istedim. Dışarıdaki tehlikeden, pis insanlardan... Senin buna ihtiyacın yok, biliyorum. Sen hala benim gözümde o güçlü kadınsın. Ama buna mecbur kal istemiyordum. Kötü insanlarla muhatap olup kendini üzmeni istemiyorum. Seni ben korumak istedim. Dışarıdaki kötülüklerden bir haber ol istedim. Huzurun kaçmasın, mutsuz olma, stres dolu olma diye.

Ömer tuttuğu eli birkaç kez öptü.

Ö: Ama fark ettim ki ne kadar seni uzak tutmaya çalışırsam okadar seni pisliğin içine çekiyorum.

D: Bak bu yine ayrılık konuşmasına doğru gidiyor!

Ö: Defne ben toprağın altına girdiğimde bile seninle ayrılmayacağız. Anladın mı? Dünyanın sonu gelse, kuzey güney birbirine karşsa biz seninle ayrılmayacağız. Boyle bir şeyi aklına bile getirme. Tamam mı?

Defne başını salladı. Neden aklına ayrılık gelmişti ki?

Ö: Neyse... Ben seni uzak tutamadığımı fark ettim. Ve ilk tanıştığımız zaman gibi sana her şeyde ama her şeyde dürüst olup hiçbir şey saklamayacağım. Sonuçta bizi farklı yapan buydu. Birbirimize dürüst olmak. Her konuda. Ama bunu yapabilmem için senin söz vermeni istiyorum. Ne olursa olsun, ne yaşarsak yaşayalım sen her zaman olaylara soğukkanlı bakacaksın. Duygularının mantığını aşmasına izin vermeyeceksin. Bunu yapabileceğine inanıyorum. Sen güçlü bir kadınsın. Seni korkutacak hiçbir şey olmamalı bu hayatta.

Formaliteden Aşk Where stories live. Discover now