BÖLÜM:2 "GECE"

17.4K 725 184
                                    

Bölüm:2 "GECE"

Zincirlerimin duvalarlara yakıldığı, çığlıklarımın vazoda toplanarak atıldığı darbelerin hissiyatındaydım. Kalbim vaveyla, sürgülenen darbelerin izi. Kopuk saçlarımdan oluşan tutamlar, boğazıma sarmalanarak idamın ipini hazırlıyordu. Ben cellatı annem olarak tanımıştım. Bırakamayacak kadar severken, aynı zamanda nefret edecek kadarda sevmiyordum. Farklıydı. Bu araf değildi. Bu benim boğulduğum denizlerin dalgalarının oluşturduğu acı inlemeleriydi.

Gözlerimi kırpıştırarak, kirpiklerimi birbirinden ayırdım. Gördüğüm tavana bakınmaya başlarken, sızlayan ağrılarıma dişlerimi sıktım. Sanki uyuyunca daha fazla ağrımıştı. Etrafıma bakarken, koltukta gördüğüm simayla gözlerimi kıstım.

Onun irisleri, benim vücudumda kol geziyordu. Sanki sinirliydi, her bakışında arkasında saklanan kor öfkeyi görebiliyordum. Sigarasından sert nefes alıp, dumanı dudaklarından dışarıya boğuk bir şekilde üfledi.

"Ben.." ne diyeceğimi bilemedim. Kararsız kalarak ellerime bakındım. Hislerim denizde boğulmak üzereydi. Vücudum sızım sızım sızlarken, birisi değse hemen ağlayacaktım.

"Senin vücut rengin ne?" Aniden gelen saçma soruyla gözlerimi ona çevirdim. Bu da ne demek oluyordu. Gri battaniyenin altından çıkmış ellerim, onun kaşlarında kızgın bir etki yarattı.

"Ben, anlamadım." Dedim utana sıkıla. Şu an gerçekten utanıyordum. Neredeydim bilmiyordum. İlk öncelikle soracağım sorular yerine böyle saçma sorularla vakit kaybediyordum.

"Yüzün hariç her yerin mor ve eziklerle dolu." Ayağa kalktı. Kaslı bacakları podyumda yürürcesine bana doğru geldi ve hemen yatağın yanında durdu. "Bunları sana kim yapıyor?"

"Seni ne ilgilendirir?" Aklıma ilk gelen çığlık annem olmuştu. Şu anda ne yaptığını merak ediyordum. Muhtemelen eve geldiğimde tek kişilik bir raunda çıkacaktım. O bana vururken, ben susacaktım. "Sorgulayıcı bir şekilde bakmayı keser misin lütfen?"

"Nasıl bakma mı önerirsin?" Dediğinde gözlerimi devirdim. "Soranda kabahat."

Aslında yolda kötü olan birini görsem direk olarak neden kötü olduğunu sorardım. Bana yaralarımı sormasının pekde abest bir yanı yoktu. Sorusuna karşılık, "Düştüm," diye yalan söyledim.

"Bunlar.." dedi elimi kendi ellerine hapsedip daha detaylı bakarken, "En az bir kaç haftalık. Bazıları ise daha eski. Bana söyleyebilirsin. Bunları sana kim yaptı?" Sesi sertti ama kızmıyordu. Elimin üstünde ki ellerinden huylandım ama garip bir huylanmaydı. Elimi elinden çekerek ona baktım. Sigarasının son dumanını ciğerlerine hapsedip, kalanını yanında bulunan küllüğe bastırdı. Ateşin cazırdaması kulaklarımda adeta uğultu yaptı.

"Daha beni bir kaç saniyedir görüyorsun. Bu sorularla haddini aştığını düşünmüyor musun?" Bana sinirle baktı. Bu zamana kadar en ince sorguladığını düşündüğüm bir yapısı vardı. Sanki beni düşman bellemişti. "Ayrıca umrunda olmadığını söylemiştin," dedim kaşlarımı kaldırarak. Yanıt vermesine izin vermeden, "Ben gitsem iyi olacak. Her şey için teşekkür ederim."

Bana öylece bakarken, "Yaranı, yaralarından anlamıyorum." Dediğinde sinirinin yumuşadığını hissettim.Gelen dürtüyle ellerimi arkama sakladım. Şu anda korkuyordun. Bilmediğim bir evde, daha yeni tanıştığım bir insanla bu durumda olmam yanlıştı. Boğazıma ilmek ilmek dolanan kurşunları, yutkunarak ittirdim. Gözlerim gri çarşafda gezindi kısa süre. Susuyordu. Belki de söyleyecek sözü yoktu.

Ona cevap vermek istemiyordum. Aramızda bir muhabbet olsun dahi istemezken.. "Benim gerçekten gitmem gerekiyor. Hem okul var. Okula geç kalmak istemiyorum." Diye hızlıca konuştum.

İLİKLENMİŞ RUHLAR #WATTYS2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin