BÖLÜM:24 "ACIYAN PAPATYA"

14K 585 279
                                    

BÖLÜM:24 "ACIYAN PAPATYA"

Ruhum bir kız çocuğun sürgün edildiği bir mabet. Toprakları ufalanmış, her biri derimin altına kazınarak oluşan acı verici bir serüvenin yarıda kesilmiş hali gibi.

Ateş zırh kesilmişti kefenime, ben su iken.

Damla damla inen her yaşımın kurbanı, senelerimdi.

Gözlerim kirpiklerime yapışmış, bedenim rahatlıktan büzüşmüş gibiydi. Güneşin kısıkça çizdiği cetveller gözlerime değerken, kirpiklerimi bir perde edasıyla kaldırdım.

Zihnim yavaş yavaş kendine gelirken, arabada olduğumu anlamam uzun sürmemişti. Oturduğum yerde, bedenimi düzeltirken, hemen yanımdaki o tanıdık adamın gözleriyle boğuştum.

İşte bu güzeldi.

Sabaha ilk onun gözleriyle başlamak..

"Günaydın," dedi mekanik sesiyle, yola odaklanmış arabayı sürerken.

Üstümde duran emniyet kemerini elimle biraz bollaştırırken, yola bakındım. "Ne ara arabaya bindik? En son odamda konuştuğumuzu hatırlıyorum." Sesim yeni uyandığım için tuhaf çıkarken, hala ayılmaya çalışıyordum.

"Gece benimle konuştuktan sonra uyudun. Aslında sabah yola çıkacaktık ama ben geceden çıkmak istedim."

"Nereye gidiyoruz?" Diye sorduğumda, Atıl'ı inceledim. Keskin hatlarındaki o sivriliği beni hep boğuyordu. Elinin altındaki direksiyonu sabit tutuyor, uzun yoldan dolayı açılmış bacakları rahatlamak istiyordu.

"Ankara." Dedi kurumuş dudaklarından çıkan sessiz harflerle. "Bir kaç saatimiz kaldı."

"Kamer orada mı?"

"Olduğunu zannediyorum."

Kapının olduğu bölmede pet şişeyi elime alarak konuşmaya devam ettim. "Sen onun karşısına tek mi çıkacaksın?"

"Hayır, bu soruyu dünde sormuştun ya küçüğüm. Bir kaç adamımı gönderdim. Orada da tanıdıklarım var."

"Hım," dedim uysalca. Elimdeki şişenin kapağını açarak, Atıl'a doğru götürdüm.

"Ne yapıyorsun?"

"Sana su içirmeye çalışıyorum, sen ne yapıyorsun?" Diye alayla konuştuğumda, bir kaşını kaldırıp bana baktı.

"İçir bakalım," dediğinde, şişeyi onun eline de vermek vardı fakat ona ben içirmek istiyordum.

Şişeyi dikkatlice dudaklarının üstüne koydum ve biraz dikleştirerek içirmeye başladığımda, boğazından çıkan seslerle beraber adem elmasıda büyük bir uysallık ile hareket ediyordu.

Islanan dudaklarından şişeyi çektiğimde, bana baktı. "Göz bebeklerini kontrol et," dediğinde istemsizce kaşlarımı çattım.

"Anlamadım?"

"Bana bakınca bir şey oluyor onlara, tuhaf tuhaf büyüyor," diye alayla karışık sesinde ki sitem tatlıydı.

"Bilmem, istemli yaptığım hareket değildi," derken, kendi koltuğumda tekrar düzgün bir şekilde oturdum ve önüme düşen saçlardan bir tutamını kulağımın arkasına ittim. "Atıl bir şey daha sorabilir miyim?"

"Sor bakalım."

"Andaç neden gelmedi?" Dediğimde, bu soruyu gerçekten de merak etmiştim. Sonuçta bu zamana kadar adım atsa yanında bittiği kişi hep Andaç oluyordu ama şu anda yoktu.

İLİKLENMİŞ RUHLAR #WATTYS2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin