BÖLÜM:18 "YARA"

10.4K 519 329
                                    

Satır arası baldan tatlı yorumlarınızı bekliyorum..:)

Sizi sevirem. (Evet sevirem sjsj)

BÖLÜM:18 "YARA"

BOY EPIC-SCARS

İhtiratın pençesine yakalandığım andan beri avcının ağına düşmüştüm. Görmediğim bir tuzağın düğümlerine takılırken, kalbimdeki noksan, aklımdaki bin soru işaretine bedeldi.

Soru işaretleri ters döndü.

Kalbim fazla atıp, beynim silikleşmeye başladı.

Yağmurun altında, kollarımı kendime sarmış dururken, gözlerim kapalı dizlerime gömülüydü.

Üşüyordum.

Ama onu beklemeye değen her saatte bir kıvılcım yükseliyor, içimi ısıtıyordu. İleri geri gidip kendi içimde sirkülasyon yaparken, üzerime düşen her damla beni delip geçiyordu.

Islanmadık yerim kalmamıştı. Onu beklerken, sırılsıklam olmuş ve olmayada devam ediyordum.

Ne illet bir adamdı? Kurtulamıyor, kendi ayaklarımın özgürlüğünde ona geliyordum. Yağmurun damlasında bile onu düşünmek dayanma gücümü arttırıyor, vücudumu daha çok titreten bir hale getiriyordu.

Dakikalar birbirini kovalıyor, saniyelerin omzuna geçen hükmünde boğuluyordum. Burnum akıyordu ve hava kararıyordu. Hala gelmemişti. Deli olacak kadar sinirlenirken, ıslak saçlarımı tuttum ve başımı tekrar dizlerime dayadım. Bu saate kadar ne işler yapıyordu, bilmiyorum fakat gerçekten açığa çıkan sinirim yağmurun son damlasına kadar birikiyordu.

Gözlerimi kısıp hapşuracağım an başımı yana çevirdim ve burnumun akıntısı ile beraber hapşurdum.

"Çok yaşa."

"Sende.." dememe kalmadan ne olduğunu anlamış beynim şimdi idrak ediyordu onun sesini. Bakışlarımın hizasındaki postalları gözüme çarparken, burnumu çektim ve ona baktım. Koyu elalarına gizlenmiş ateşi, yağmur ıslatmıştı sanki.

Burnuma kamçılanmış tıkanıklık ve yorgunluk ile çökmüş olduğum duvarın dibinde sabit dururken, gözlerim ona takıldı. Kaşlarım çatılırken, "Neredeydin?" Diye konuştum.

"Ne zamandan beri bana hesap soruyorsun?" Diye karşılık verdiğinde, burnumun tıkanıklığı ve saç diplerimdeki ıslaklık ile başım ağrımaya başlamıştı.

Soğuktan titreyen elimi duvara dayadım ve kalkmaya çalışırken, gücümün yetersizliği ile olduğum yere çöktüm. Düşerken, daha da ıslanan pantolonum, dinmek bilmeyen yağmura karşı içimden geçen bütün hisler birbirinin çelmesine takıldı.

"Beceriksiz," diye Atıl homurdandığında, aynı anda da beni kolumdan tuttu ve yerden kaldırdı. Beni kendisine çekerken, gözlerine mest olan gözlerim, elaların arasına serpiştirilmiş grilikte kaldı. Daha önce yakınına girmiştim ama bu denli değildi. "Ne diye geldin buraya?"

"Seni görmek için," dediğimde yutkunan boğazım ile beraber küçük bir homurtuyla burnumu çektim, aynı anda da boğazımdan kuru bir öksürük firar ettiğinde, onu beklerken hasta olduğuma sinir olmuştum. Okula gelseydi, bir kaç gün atlatmak zorunda olacağım bir hastalığa sahip olmazdım.

"Bu yağmurun altında beklemek akıllıca mı sence?" Dediğinde, söylediği her bir kelimeyi tartan beynim, elbette bu dediklerine hak vermişti. Kalbim gideceği yönü belirlerken, yağmurun altında ıslanan bedenim, her daim onu bekliyordu.. Zaten gelmişti. Karşımdaydı ve bu yağmurda durmamın hakkını vermişti.

İLİKLENMİŞ RUHLAR #WATTYS2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin