BÖLÜM:17 "YAĞMUR"

8.7K 492 181
                                    

Bölüm:17 "YAĞMUR"

JAYMES YOUNG- I'LL BE GOOD

Ruhum uğultuyor, dikişlerimin olduğu yerler sızlıyordu. İğnenin nakış eden ipleri yaralarımda durmuyor, sızlayan ateşte yanarak eriyordu. Kül olan nabzımın yeşil damarlarında atan bir kuşun canından soluyorum havayı, körpe beşikte tutuşan hayallerimi yakıyorum. Yaşadığım pişmanlığı saniyelere aktarıyorum.

Elim havada asılı kaldı. Bahçedeki seslerin uğultusu kulağımı yarıp geçerken, Atıl'a baktım. Gözlerinde öyle bir ateş vardı ki, benden nefret ettiğine dair izler taşıyordu sanki.

Konuşmadı.

Beni burada vicdan azabımla terk edip gitti. Havada olan elimi kendime çektim. Yaptığım hareket üstüme bir ton ağır gelmişti. Balın ve Açelya yanıma gelirken, Andaç onun yanına gitmişti. Bedenim sarsılıyor, sağır olan kulaklarımı kapamak istiyordum. Bir zaman makinesi olsa az önceki saniyelere giderdim.

Beni o kadar kollayan adama, bu yaptığım haksızlıktan başka bir şey değildi.

"Eflal, kendine gelsene kızım," Balın beni sarsarken, kaybolduğu yolda hala arkasına bakıyordum. Ani düşüncelerime hakim olamamış, ona vurmuştum.

"Eflal!" Açelya dayanamayıp bağırdığında, kendime gelme noktam, çözüldü ve eridi. Bakışlarım onlara kayarken, gözlerimi anlık olarak kapayıp açtım ve dolan gözlerimi bir kenara attım.

Balın kolumdan çekiştirirken, etraftaki herkes birbirlerinin kulaklarına bir şeyler söylüyor, dedikodu malzemesi olarak beni önlerine atıyorlardı. Yaptığım çok bencilceydi.

Balın beni banka oturttururken, hemen yanıma Açelya oturdu. "Anlat," dedi Balın sabit bir ses ile.

Konuşmalı mıydım? Yoksa yaptığım hatanın pişmanlığına mı vurgu mu yapmalıydım? Anneme vuran kişiye bende vurursam, hiçbir farkım kalmıyordu. Acizlikle karışmış, düşüncelerim, ne yaptığımı sorgularken, vicdan azabının verdiği haset beni kökten kurutuyordu.

"Anlatsana Eflal. Normalde Atıl olsa bu kadar sakin kalmazdı. Sen vurunca hiçbir şey demeden gitti," diye Açelya konuştuğunda, gidişi gözlerimin önünde sergilenen sahnenin son perdesiydi.

"Çok uzun ama kısacası.." dedim yutkunurken. Boğazımdaki yumru akamayan göz yaşlarımın hesabıydı. "Anlatamam, kusura bakmayın." Dedim ve banktan kalkıp, koşarak sınıfa doğru gittim.

Belki Balına anlatabilirdim olayı ama Açelya hiçbir şey bilmiyordu. Ona en başından bütün olayları anlatıp kendime ızdırap vermek saçmalıktı. Belki sonra öğrenebilirdi ama şimdi öğrenmesini istemiyordum.

Sınıfa girmeden önce lavaboya gittim. Dayandığım mermerde gözüm hep kapıda duruyordu. Belki gine gelir umuduyla ama ne kadar dakika geçse de gelmedi. Ona bütün okulun önünde vurmuştum. Keşke bağırsaydı ya da biraz olsun kızsaydı da ben rahat etseydim. Ama o hiçbir şey demeden gitti. Sustu ve bakışlarını benden alarak gitti.

"Eflal bir tanem," dedi Balın yanıma gelip omzumu sıvazlarken. "Hadi anlat bana ne oldu?"

Dayanamadım. Kollarımı boynuna sararak ağlamaya başladım. İçimdeki her bir dürtü kendini parçalıyor, parçalardan akan kan beni mahvediyordu. "Anneme vurmuş Balın," dedim hıçkırıklarımın arasından.

"Ne!" Dediğinde ona daha sıkı sarıldım. Omzuna yasladığım yüzüm, penyesini ıslatırken, kendimi tutamıyordum. "Nasıl böyle bir şey yapar?"

İLİKLENMİŞ RUHLAR #WATTYS2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin