BÖLÜM:21 "AVUÇTAKİ PAPATYA"

11.4K 600 280
                                    

BÖLÜM:21 "AVUÇTAKİ PAPATYA"

Ruhuma işlenen duyguların temeli sarsılıyor. Senelerin üstünden geçen kokuşmuş nefsimin canı kor bir alevde yanarak tütsüleniyor. Siyah bir dumanın aşinasında kalan göz bebeklerim, gökyüzünü kirleterek, mavi bulutlardan kan akıtıyor. Akan kan boylu boyunca benliğime, ardından zihnime işlenerek, kara bir defterin ilk yaprağında bana sonumu hazırlayan cümlelerin intiharını yazıyor.

Ruhumun etekleri uçuşuyor gökyüzünde, saçlarım salınıyor senin her nefesinde.

Yağmur diniyor, onun nefesleri daha çok gün yüzüne çıkıyordu. Karşımda dururken, içimi kaplayan utancın baş mirası beni yangına körüklüyordu.

Birbirimize bakarken süren saniyelerde, ıslak saç tutamlarım çeneme, ardından yanağıma süzülerek yapışıyordu. Atılda gördüğüm sahne daha bambaşkaydı. Asi tutamlarından dökülen her tel yıkılışını andırıyordu sanki. Sahi.. biz ne yapmıştık? Azrail'i yanımızda ekerek, ecelimizi ayaklarımıza çağırmıştık.

"Bundan sonra hareketlerine dikkat et," dediğinde hala bir dizi kırık karşımda duruyordu. "Sana önceden dediğim gibi kız çocuğu, ateşime katlanmak zorundasın."

Duvarda pozisyonumu düzeltecekken, elimi toprağa koyduğum an tiz bir çığlığı hemen arkasından seferber etmiştim. Atıl bana sertçe bakarken, kolumu kendine çekti ve yumruk olan elimi açarak, dikkatlice baktı.

"Sen gelene kadar kabuk bağladılar, Atıl," diye konuştuğumda, parmakları yeni yara olan yerlerde dolaşıyor, kabuk olan her yaramada elliyordu. Bu yaptığı içimi gıdıklıyordu.

Hiçbir şey demeden elimi serbest bırakırken, karnım büzüştü. İçime burkulan her duygu, çiçeklerin boynunu büktü.

"Ben hep geç kaldım," dedi gözlerini kapatıp, ilahı ses tınısının aşinasıyla. "Sana bile geç kalınmışlığım var."

Tüylerim ürperiyor, darma duman olan bir yasın tüylerinden serpiştirilen aci dolu sesler ile kanıyordum. Onun sözleri bir darb, kılıcının keskin yanını oluşturan sivri diliydi. "Bir şey olmaz ki, ben sadece göstermek istedim," diye toparmalaya çalışırken, aynı saniyelerde yanıma geldi ve benim gibi duvar dibine çöktü.

Hemen yanımda varlığını sürdürürken, nefesi tenimi soğuk bir rüzgar gibi estiriyordu. "O yaraların hepsini keşfedeceğim," derken, dudakları önce boynuma, ardından girdap olap bir yelkanın acı fırtınasına kondu. "Derinlerde bir yerlerde izlerin var değil mi?"

"Belki var, belki yok," diye konuşurken, nefesi boynumu okşamaya devam ederken, hemen yanımdaki hissiyatı içimi gıdıklıyordu.

"Öğreneceğim ve öğrenmemi sen benden daha çok isteyeceksin," dediğinde susma hakkımdan bir tanesini kendime uygun gördüm. Onun kelimelerinde boğulan her nefesim, her sesimi yutturuyordu.

Başımı duvara yaslarken, "Çok uykum var," diye konuştum. Annem beni içeri almıyordu ve bu yorgunluğumun üstüne pekiştiren bir esneme katmıştı.

"Eve girsene." Dediğinde ona sertçe baktım. Annemin beni eve alamadığını biliyordu ve inatla söylediğine de emindim.

Gözlerim kolundaki parmak mavi saatine kayarken, okul çıkışına neredeyse bir saat olduğunu görmem ile başımı soğuk duvarın taşlı zeminine yasladım. "Neredeyse bir saat var, burada beklemeliyim."

Soğuk rüzgara karşı kollarımı göğsümde bağlayarak kendimi sıcak tutmaya çalışırken, dudaklarımı birbirine yapıştırdım ve titrememi önlemeye çalıştım.

İLİKLENMİŞ RUHLAR #WATTYS2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin