BÖLÜM:27 "KABZANIN UCU"

8.9K 586 347
                                    

BÖLÜM:27 "KABZANIN UCU"

Kül tutmuş bir kabzanın ucuna tüten duygularımın endişesi vardı. Kan kaplıydı her yer fakat duygularım yerle bir olmuş kaftan misaliydi.

Kaybolmuş, hatta rıhtımsız bir sessizliğin içinde ölüyor gibiydim. Bu karanlıkta tek tutunacağım dal, beni her şeyden korumaya adamış bir adamın elleriydi.

Sadece yeşilliğin olduğu bir yerdeydik. Ağaçlar, esen rüzgar ve bulutların arkasına saklanmış güneş.

Atıl'ın dizlerine başımı koymuş, saçlarımda gezinen ellerini hissetmeye çalışıyordum. Ruhen yorgunduk. Duygularımıza geçirilmiş prangalar bize hükmediyor, her dakika ne yaşayacağız endişesi sarıyordu.

Zaman durdu.

Şu an bizim için geriye sarıyordu saatler.

"Burası çok güzel," diye konuştum. Etrafta kimsenin olmayışı ve Atıl'ın hemen dizlerinin üstünde oluşum bu anın en güzel resmiydi. Biraz olsun şehirden ayrılmıştık ve ikimizin de telefonları arabada kapalı bir şekilde duruyordu.

"Güzel," dedi Atıl bakışlarını bana eğerken. "Dizlerimde yatan ve onun saçlarını okşadığım kara kızımla daha güzel." Dediğinde utanmış ve bakışlarımı ondan alarak başka yere bakmıştım. Kara kızım demesi, saçlarımın koyu oluşundandı. Bir sürü lakap takıyordu bana ve içimde bir yerlere dokunarak orayı talan ediyordu.

"Seni rahat bırakmayacaklar değil mi?" Diye sorduğumda, daha dün yaşadığımız olayı konuk etmiştim. O adam paltosu ile tam karşımda durmuştu. Bu berbat ve korkunç bir histi. Aklıma geldikçe tüylerim ürperiyordu.

"Çocukluğumdan beri böyle. Artık rutin haline geldi," dediğinde, dudaklarımı büktüm. Eskiden zengin insanların hiç bir derdi olmadığını, onların hayatında tek önemli şeyin para olduğunu zannediyordum ki..

Balın ile tanışana kadar.

O da fazla engindi. Fakat yaşadığı bütün kötü olayların hepsini benimle beraber yaşadığı için zenginlerin bir tek derdinin para olmadığını anlamıştım.

"Sekreter yerine geçtiğimde, öldü veya öldürülecek yazıyordu. Onlar neyin nesi?" Dediğimde kolumu çimlere uzattım. Yeşilliği hissetmek beni rahatlıyordu. Gerçi şu an Atıl'ın elleri saçımda durup, oynarken rahatlama hissi daha çok vardı.

"Oraya zaten bu yüzden gittik," dedi Atıl stabil bir sesle. "Hakan pis oyunlarına genellikle çoluğu çocuğu olan insanları dahil eder. Dayanağı ise onlara borç yaptırır ve eğer ödemezlerse.."

"Tamam." Dedim sözünü bölerek. O lafı duymak istemiyordum. Aklıma bir sürü korkunç şey geliyordu.

"Yanında ben olduğum sürece sana zarar gelmeyecek küçüğüm," dedi beni yatıştırır bir sesle. "Buna asla izin vermeyeceğim."

Hiçbir kuşkum yok.

"Küçük bir detayı daha hatırladım," dedim bir kaşımı kaldırmaya çalışırken fakat olmayınca Atıl parmağı ile kaşımı yukarı kaldırdı. "Ya," dedim isyan edercesine. "Havamı bozdun."

"Böyle mi?" Dediğinde bir kaşını kaldırdı. Hatta kaldırdığı kaşını indirip, ötekisini kaldırdı.

Ona kötü kötü bakarken, "Holding'in olduğunu bilmiyordum," dedim.

"Araba galerim de var." Diye rahat bir şekilde konuştuğunda omzuna hafif bir şekilde vurdum. Zaten sürekli değiştirdiği arabaların geldiği bir yer olmalıydı.

İLİKLENMİŞ RUHLAR #WATTYS2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin