BÖLÜM:26 "ACIMIN ACISI"

8.6K 513 339
                                    

BÖLÜM:26 "ACIMIN ACISI"

Kuruyan bedenim kadar incinen duygularımın yası vardı kalbimde.

Kaybolmuş mabedimin esrarı vardı her yerde. Bir saç tutamı ile esip kavruluyor, yaralarımın vahşetine konuk oluyordum.

Salıncak fazla sallanıyor, zincirleri gıcırdıyordu.

Beyaz kefenim Atıl'ın bahsettiği beyaz papatyaydı.

Bugün duymuştum ondan.

Saat gece yarısını geçmiş, ayaklarıma sarılı olan bandajlara bakıyordum. Sarı rengin tonunda olan bandajlar bana güzel gelmeye başlamıştı. Ayakta dengede duramasamda, Atıl hemen yanı başımda duruyordu.

Nefesi, enseme değiyordu.

Topuz yaptığım saçlarımdan dolayı, her saniye hissettiğim nefesi yanı başımdaydı. Ama ben bakmaya çekiniyordum. Kavrulan bedenim, her saniyeyi tenime işlerken, gözlerimi kapadım ve elimi cüretkarca Atıl'ın elinin üstüne koydum.

Neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum ama bu saniyelerde Atıl'ı hissetmek istiyordum. Eli, benim elimi tutup avcuna hapsederken, gözlerim ona tutundu.

Karanlığın son umudunda ki mahşer meydanı yatıyordu yeşillerinde.

Gece yüzlerimizi örterken, ay birbirimizi görmemiz için ışık oluyordu adeta. Sivri yüzü ve belirgin hatları gölgeyi alıyor ve bulunduğumuz ortamda ona bakmam için bir ürperti veriyordu. Farklıydık. Değişik belki de saçmaydık. Kelimelerim onunla beraber çoğul ekini alırken aklım hala Atıl'a dayanmıyordu. Sanki bir kabus yaşıyor o da beni uyandırmak isterken rüyayı yaşatıyordu. Fazla kusurlu. Yaralı. Yüreğin son tütüsü.

"Benim incinmiş kızım," sesi tüylerimi diken diken etti. İçimde bir yerlere dokunuyordu. "Bundan sonra daha çok kırılacaksın."

"Sen yanımda oldukça buna hazırım." Dedim kendimden emin bir sesle. Başı eğik gözlerime bakıyordu.

Etraf karanlıktı. Masada ki cılız mum ışığı olduğumuz yeri aydınlatıyordu. Her konuştuğumuzda alev oynuyor, mavi ışığı raks ettiriyordu. Yaşadığım hayatta ilklerim gerçekleşiyordu. Ruhum gıdasını bulmuştu. Atıl sığınacağım yer olmuştu.

"İyisin değil mi?" Diye sorduğunda olduğum yerde diklendim. Ellerimiz birbirinden ayrılırken, sırtımı koltuğa dayadım. Atıl da aynı benim gibi oturduğunda dikkatim yanan mumla Atıl arasında mekik dokumaya başlamıştı.

"Sen olmasaydın ne yapardım bilmiyorum," dedim saf bir itiraf ile. "Sanırım sabaha kadar öyle dururdum."

"Ya sonra?"

"Sonra.. sabaha karşı annem uyuduğunda çantamı alır ve okula giderdim."

"O ayakla mı?" Dediğinde ayaklarımı kendime çekip saklamak istedim ama birazın üstünde bir ağrım olduğundan bu isteğim saniyeler sonucunda hüsrana uğradı.

"Hep olan şeyler. Daha beterlerini de yaşadım. Merak etme."

"Bana atar yapma valla o dilini koparırım senin," diye konuştuğunda bir an yüzümde tebessüm oluştu. Aniden geçişlerini seviyordum. "Tuvalete gidiyorum yerinde dur."

Kafamı salladım. Atıl ayağa kalkıp merdivenlerden çıkarken, başımı koltuğa yasladım. Sağa sola düşen başım etrafa bakarken, bu dönemlerde oluşan tatlı krizime yanıt olarak karşıda ki vitrinde duran çikolataları gördüm.

Masanın ucuna tutunup yavaş hareketlerle tutuna tutuna vitrine doğru gittiğimde, cam kapağı açtım ve içinde ki kutuyu aldım.

Kahverengi kutunun içini açtığımda sarı paketli çikolataları görünce heyecanlanmama engel olamadan hızlıca koltuğa geçtim ve oturdum. Atıl'ı bekleyip çikolatalarını izinsiz yemek istemesemde, bir kaç dakika boyunca gelmeyişi sinirimi bozmuştu.

İLİKLENMİŞ RUHLAR #WATTYS2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin