BÖLÜM:16 "PİŞMANLIK"

9.9K 511 185
                                    

BÖLÜM:16 "PİŞMANLIK"

CLOVES-DONT FORGET ABOUT ME

Beyaz bir tebeşirle, kara tahtayı boyuyorum. Kafamda kurulmuş bir mermi, patlayacak olan duygularım ile. Bir çizik atıyorum, siyah tahtanın yüzeyine, çıkan ses beynimde bir darbeye, duygularımı yan yatırmama yol açıyor. Bırakıyorum tebeşiri elimden, sınıfa giren adamın hayalinden kopmuş bir siluet giriyor içeri.

Bakıyorum renkli gözlerine; Ölmüş bir ruhu andırıyor bana.

Makarnaya döktüğüm acı sos ile ağzımı yakıyor, damaklarımda tatlı bir acının izini serüven ediyordum. Andaç ile Atıl petrole gidip kamera kayıtlarına bakacakları için bizi de hemen köşedeki restorana atmışlardı. Aslında buraya gelmek için Balında dahi olsa ki olaylardan tamamen bağımsızdı. Hep beraber peşlerinden gitmiştik. Onlarda bizi geri gönderemeyince yakınlarda bir yere bıraktılar.

"Çok acı, çok acı," diye Balın elini yelpaze yaparak, sallarken, Açelya zevkle makarnayı yiyordu. Bende öyle.

Masa duran pet şişeye abanıp, ağzına götürürken, bir yandan da elini sallamayı unutmuyordu. "Elini öyle yapınca, ağzına bir faydası olmuyor Balın," dedim dudaklarımı kıvırıp ona muzipçe bakarken.

"Haklısın ama gerçekten ağzım yanıyor, siz nasıl yiyorsunuz?" Dediğinde, masada duran biberi alıp ağzıma götürdüm ve afiyetle yedim. Balın bana hayranlık ve şaşkınlık ile bakarken, dudaklarımdan dilimi küçük bir şekilde çıkardım ve makarnama geri döndüm.

"Hakikatten acı aslında," dedi Açelya masadaki suya uzanırken. "Daha senin su içtiğini görmedim, acıyı seviyorsun heralde."

Acı, hayatımın merkezinde oynuyordu. Bazen onun kuklasıymışım gibi hissediyordum.

"Severim, ağzımı gıdıklaması hoşuma gidiyor," dediğimde, makarnadan bir çatal daha aldım ve biber ile ağzıma gönderdim. Damağımı yakmayan acı, dozunu arttırırken, yemeği sindirmek için arkama yaslandım.

Pencere kenarına oturmuş, ağaçların rüzgara karşı gelemeyen yapraklarına bakınıyordum. Hiddetle sallanıyorlardı. Hayata karşı duruşuma boy gösteriyordu sanki.

Metal çatalı elimde döndürürken, bir anda gelen bıkkınlığı tenime sardım. Nefesimi dışarıya verdim ve makarnadan küçük bir lokma daha alarak ağzımı meşgul ettim.

"Tatlı bir şeyler mi yesek?" Balın önündeki makarnanın yarısını öne iterken, ona baktım. Normalde en sevdiği yiyecek makarnaydı ama üstüne bocaladığı acı sos ile yiyemez hale getirmişti.

"Olur," dedi Açelya ona uyarak.

Gözler bana döndüğünde, bende tabağımda biraz makarnayı öne ittirdim. "Sadece kahve istiyorum," diye konuştuğumda, sıcaklık hissediyordum.

"Kahvenin yanına, cheescake, pasta ya da suffle filan istemiyor musun?" Diye sorduğunda, pasta demesiyle, ne kadar uzun süredir yemediğim çikolatalı pasta, damağımda iştahla kabardı.

"Aslında çikolatalı pasta pekte fena fikir sayılmaz," dediğimde, Açelya güldü ve garsona işaret verdi.

"Çikolatalı pasta, kahve ve frambuazlı cheescake," dediğinde, bakışlar Balın'a dönmüştü. "Bende limonlu cheescake istiyorum." Dediğinde garson masada duran kağıda bir şeyler işaretledi ve yanımızdan ayrıldı.

"Ne iyi ettikte geldik şunların peşine," dedi Açelya, masadaki ellerini bir araya getirip bağlarken. "Yanımızda olmamaları daha iyi."

"Evet, kız kıza keyif yapmak gerçekten çok daha iyi," dediğinde, sandalyesinde arkasına yaslandı.

İLİKLENMİŞ RUHLAR #WATTYS2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin