BÖLÜM:15 "LEYL"

10.1K 533 142
                                    

BÖLÜM:15 "LEYL"

SCARLETT ROSE-DARK TIMES

Geçmişini kanla lekeyen, geleceğine katil olarak mı giderdi? Bir avcı, avını vurduğu zaman, katil mi olurdu? Ve ben içimdeki çocuğu öldürdüğüm de katil mi olurdum?

Cevapsız sorularıma, kan perdesi düşmüş, katliam yaratılıyordu. Zihnim boş, algılarım kendini sıfırlamıştı.

Dünya durmuş, zaman kendi etrafımda takla atıyordu.

Yerde eğilmiş öylece dururken, notu hemen cebime koydum ve Atıl'ın yarasına baktım. Ellerime bulaşan kan ondan bir iz taşırken, kafasını ellerimin arasına aldım. "Atıl? Atıl hadi uyan nolur," dedim çaresizce dururken.

Petrole baktığımda az önceki adamlar yoktu. Hatta kimse yoktu. Yalnız ve tenha yer korkmamı sağlıyor ve Atıl'a baktıkça çaresizliğimi dile getiriyordum.

"Atıl uyansana, sadece koluna bıçak girmiş," diyerek hıçkırdığımda, boğazım kuruyordu. Önüme gelen saçlarım, yüzümde hüküm sürürken, hafif tokatlarımı onun yanağına çarptıyordum fakat bir işe yaramıyordu.

"Duysana beni koca oğlan," dedim kanlı elimle göz yaşlarımı silerken.

Ceketinin cebine soktum ellerimi. Telefonuna ulaştığımda, puslu gözlerimi kırpıştırdım. Ekranda parmak izi ile açılacağına dair yazı çıktığında, Atıl'ın kana bulaşmış parmak izini avcuma sürerek temizledim ve küçük düğmeye dokundurarak açtım.

Aklıma ilk gelen kişi Andaç olduğu için onun numarasını arayacaktım ama ellerim o kadar çok titiriyorduki düğmelere basamıyordum. Derin nefes alıp geri çekildim ve kendimi toparlayarak numaranın olduğu yeri sürgüledim.

"Benim şekerparem?" Diye Andaç telefonu açtığında, sanki sınır onun sesiymiş gibi sesim boğuklaştı.

"Andaç, be..ben Eflal," dedim tek tük nefeslerimin doğurduğu hecelerle. Petrolde tek bir ışık yoktu ve karanlığın korkusu bedenimi ele geçiriyordu.

"Noluyor? Sen, ağlıyor musun? İyi misiniz?" Dediğinde az önceki neşeli tavrı tamamen onu terk etmiş, yerine endişeyle harmanlanmış korku gelmişti.

"Atıl bıçaklanmış, lütfen buraya gel. Ne zamandır kanadığını bilmiyorum ama ben lavabodayken, fazla kanamış ve baygın," dedim tek tük konuşmaya çalışırken. Elim bir yandan yarasına gidiyor ve bıçağın dikili olduğu yerde yarasını bastırmaya çalışıyordum.

"Siktir,"diye bir ses duydum. Dehşetin içinde yanıyordu. "Nerdesiniz, bana yeri tarif et."

"Bilmiyorum, kimse yok. Petroldeyiz ve her yer karanlık. En son lüks bar gibi yere gittik, kumarhane gibiydi daha çok.." konuşamıyor, düzgün cümleleri ağzımdan çıkartmaya zorlanıyordum.

"Araba kullanmayı biliyor musun?" Dediğinde arkadan bir takım sesler kulağıma ilişti.

"Hayır," dediğimde bir an o arabaya binmek istedim fakat arabası da kendisi gibi o kadar karışıktı ki, kesinlikle kullanmayı beceremezdim.

"Sikeyim," dedi onun ağzından ilk defa bir küfürü daha duyarken. "Bir arkadaşım var, nerede olduğunuzu buldurup geleceğim merak etme."

İçimde yanan bir aleve sanki küçük bir damla inmişti ama ateş hala yanmaya devam ediyordu. "Ta.. tamam." Dediğimde telefonu kapattı.

Siyah telefonu kucağıma koyarken, Atıl'ın başını dizlerimin üstüne koydum ve yarasına elimle bastırmaya devam ettim. Gözlerim bıçağın koluna dik girdiğini gördüğünde, her defasında içim garip oluyordu.

İLİKLENMİŞ RUHLAR #WATTYS2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin