BÖLÜM:23 "KIRIK KADEH"

11.1K 513 168
                                    

BÖLÜM:23 "KIRIK KADEH"

Hayır bir yakarış değildi kulağımda uğuldayan melodi. Bu bir serzeniş, belkide itidal ile harmanlarmış yorgun bir hırıltıydı.

Üzerimde kefen takılı, yoksul bir duvarın körpesine yaslandım. Ağzımdan çıkan her nefes köşe bucak yukarıya doğru soluduğum dumanın griliğine akıyordu.

Kalbim göğüs kafesimde sıkışarak koca bir sızıntıyı duvarlarıma yadigar etti. Gözlerim bu dünyaya kapanmak için çırpınıyor, ruhum artık ölüme kucak açıyordu.

Yere dökülmüş pansuman ve ilaç şişesinin camları duruyordu. Saniyeler durmuş, saliseler zamanda geriye akarak bütün işlevlerimi terk ettirmişti.

İdrak edemeyeceğim her kelime zihnimde dönüyordu. Az önce annem, beni kullanarak Atıl dan para kopardığını dile getirmişti. O zaman o barda yalandı. Annemde yalandı. Bende.

Saçlarımı aşağıya doğru çekiştirdim. Parmaklarıma takılan her tel bir çığlığımı hapsediyordu.

Sessiz soluklarımı kendime çektim. Adım sesleri yaklaşırken, her bir olaya kendimi hazırlamaya çalıştım. "Eflal?" Dedi annem biraz ürkek ama kendinden şaşmayan sesiyle. "Hani bana pansuman yapacaktın?"

Ellerim başıma kapanmıştı. "Halıya takılıp düştüm, sen geç içeri burayı toparlayıp geliyorum," dediğimde bir şey demeden bana uzun süre bakıp daha sonradan salona gitti. Yerdeki ilaç şişelerini toparlarken, kırık camları da çöpe atarak ortalığı temizlemiştim.

Elimde tuttuğum pansumanlar avuç içlerime doluşan tere mani olmazken, parmaklarım da bir o kadar titriyordu. Bana vururken, canımı daha az yakıyordu. Şimdi ise o gün.. ben o gün Atıl'ın yüzüne bir daha bakmamak için hesaplar yaparken, annem sadece para koparmak için bana oyun oynamıştı. Üstüne üstlük oradaki adam anneme vurduğunda ağlayacak gibi olmuştum.

Kendime acıyordum. Hiç kimseye değil annemi bu kadar seven kalbimi paramparça etmek istiyordum. Bir türlü dinmek bilmiyordu ona karşı hislerim. Hep bir anne duygusunu yaşayamamış çocuk duruyordu yüreğimde ve hep imzasını basıyordu.

Annem koltukta oturur vaziyete gelirken bende hemen yanına oturdum ve elime pamuk, pamuğun üzerine de ilaç dökerek gözünün altındaki morluğa hafif hafif dokundurdum.

"Bu sefer beni iki adam dövdü Eflal. Neye uğradığımı şaşırdım. Ağladım, zırladım ama hep vurdular. Sadece üç beş kuruş için hemde," diyerek benimle konuşmaya çalışırken, annemin gözlerine bir kez olsun bakmıyor, sadece yüzündeki morluklarla uğraşıyordum. "Çok acıttılar annecim. Baksana yüzüm darmaduman."

"Anne," dedim yorgun nefesime meçhul olmuş saç tutamlarımı geriye atarken. O böyle söyledikçe yalan söyleyen dudakları kalbimde yangın çıkartıyordu. "Okulda edebiyat hocamız bir söz söylemişti," diye pamuğu yavaş yavaş bastırırken, gözleri üstümdeydi. "Yalan söyleyen insanlar, yalanları ortata çıkacak diye korktukları için fazla konuşurlarmış."

"Ne alaka!" Dedi birden bana sesini yükseltip geriye doğru çekilirken. Elim havada kalmıştı. "Sen bana yalancı mı diyorsun? Dayak yedim ben. Dayak."

Benim her gün yediğimden yemişsin, demek istiyordum. sonra vicdanıma ört pas edilmiş korku salgılanıyor ve susmamı sağlıyordu. "Tamam anne," dedim yorgun sesimle. "Gel temizleyeyim yaranıda, sonra uzan."

Başını bana doğru getirirken, elimdeki pamuğu tekrar yaralarına bastırdım. Sırf para koparabilmek için kendinde açtığı her darbe, bende daha ağır yaraları misafir ediyordu.

İLİKLENMİŞ RUHLAR #WATTYS2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin