BÖLÜM:9 "ATEŞ"

11.9K 584 117
                                    

BÖLÜM:9 "ATEŞ"

Siyah bir gökkuşağını sevmiş kızın kalbinden.

İlk okulda hep bu cümleyi kurar dururdum. Yazdığım günlüklerin başında tahta oturur ve bu cümleye uygun kendi satırlarımı yazardım.

Bir gün odamın penceresinden baktığımda, renkli bir gökkuşağına gözüm ilişmiş ve annemden onu daha yakın görmek için, izin almıştım. Eğer dışarıya çıkarsam ona elleyebilirim sanmıştım.

Koca bir yanılgı.

Annem ellemek istediğim gökkuşağınıda almıştı o gün benden. Odamın penceresini kapamış ve kara perdeleri önüme çekmişti. Açarsam gelip vuracağını ve ceza vereceğini söyleyerek odamdan gitmişti.

Okuldan eve gelirken, yağmur yağdığında her zaman güneşin çıkmasını bekler ve o renkli gökkuşağına bakmak isterdim.

Bunlar küçük bir hayalin, yontulmuş parçalarıydı.

Atıl ile kaldırım taşından kalkıp, eve geldikten sonra, anmem uyumuştu. Odamın kapısının anahtarını, mutfaktaki çekmecelerden bularak kapamış ve kendimi saçma bir güvence altında tutmuştum.

Kafam yastığa gömülüyken, bütün gün burada kalıp uyuma düşüncesi aklıma sardı. Hiçte fena fikir değildi. Sessiz, sakin ve huzurlu.

"Eflal, annecim?" Kapının tokmağıyla oynanıp, sert tahta yerine eliyle vurdu. Az önce kendi aklımda ki sessiz, sakin ve huzurlunun üstünü siyah bir kalemle boyayıp yırtıp attım. "Açar mısın kapıyı? Hadi." Diye boş bir şefkati duvarların arkasından konuşurken, yataktan kalkmamıştım. "Sürtük kime diyorum!"

Sıkıntılı bir nefesi dışarı doğru verdim. Kapıya giden parmaklarım, istemsizce kasılıyor ve gevşiyordu. Başka bir muamele görmek istemeyen zihnim, birazdan yaşanacak bağrışmalara hazır değildi. Ecel sanki kapıyı kırmak istercesine vuruyordu. Tüylerim diken diken olduğunda, ne kadar saat geçsede ondan kurtulamayacağımı bildiğim için kapıyı açtım.

Karşımda mayhoşça duruyor ve kolunu yasladığı kapıda gözlerini her an kapatacak gibi bakıyordu. "Annecim?" Dedi bana bakıp iğrenir bir şekilde. Bu surat ifadesini hak edecek ne yapmıştım ona bilmiyordum. Bu zamana kadar iyi bakmış, onu.. yıkamıştım bile.

"Yine ne oldu?" Dedim sesimi kısıp, yüzümü düşürürken. Sanki ona bakınca otomatik olarak kaslarım geriliyor ve yüzümü askıya asıyordum.

"Para makinem bozuldu," dedi hırçınlaştığını gösterirken. "O adam bir daha gelmedi. Ne yaptın kız? İnlemiyor musun artık altında?"

Boğazımın bir düğümü annemin ellerindeydi, sanki ne kadar söz söylerse ipler o kadar sıkışıyor ve bunaltıyordu. Dilim artık ona laf söylemiyor, söylesemde sinir krizi geçirecek korkusuyla boğazımda takılı kalıyordu.

Bir şey olsada senden kaçıp kurtulsam. Küçük bir sığınağım olsada bu dar ağacı evden kendimi söküp atsam.

"Sana söyledim," dedim kabuk bağlamış izlerimin üzerinden geçerken. "Kafede çalışmaktan başka hiçbir yere gitmiyorum."

"Tamam öyle olsun ama sana söyleyeyim, param bitiyor sürtük kızım." Diyerek kapımın dibinden uzaklaşırken, kendimi usulca kapının pervazından çektim ve odanın kapısını kapatarak, tam kapının dibine düştüm.

Saçlarım omuzlarımdan aşağıya döküldü. Başımı kapıya yaslarken, gözlerimi kapatan havanın karartılığına baktım. Perdelerim kadar koyu olan bulutlar, üstüme geliyor ve bir noktada buluşarak yağmur yağdırıyordu.

İLİKLENMİŞ RUHLAR #WATTYS2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin