xxxvi » let her go

1.2K 130 142
                                    

Bölüm şarkısı; AOA - Time. Ben dediğim zaman açarsanız sevinirim.

| 36. Bölüm | (LET HER GO ~)

Hyejeong kulübesine döndüğünde kendini yatağının üzerine attı ve öylece tavanı seyretmeye başladı. Biraz önce duyduğu şeyleri unutmak, hiç duymamış olmak istiyordu.

"Uzun turuncu saçları... Daha önce kimse de görmediğim o turuncu saçları... Bakışlarındaki korku ve saflık... Ürkek, küçük bir kız çocuğu gibiydi. Beni en çok çeken şeydi masumiyeti. Farkına bile varamadan ona aşık oluverdim. Öylece... İstemeden... Ona aşık oldum Seolhyun."

Bu sözleri hatırladıkça kalbi acıyordu. En son kırmak istediği kişinin kalbini paramparça etmişti. Nasıl bu kadar aptal olabilirdi? Nasıl Suho'nun başından beri ona aşık olduğunu göremezdi? Görememişti işte. Ona her zaman arkadaş gözüyle baktığı için Suho'nun da ona o gözle baktığına inanmak istemişti. Ancak Suho onu arkadaştan öte görüyordu.

Hyejeong sıkıntıyla iç geçirip ayağa kalktı ve odanın içinde volta atmaya başladı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Şimdi Suho'ya nasıl eskisi gibi davranabilirdi ki? Nasıl onun dediklerini duymamış gibi yapabilirdi? Onu nasıl görmezden gelebilirdi? Nasıl bile bile Kris ile beraber olabilirdi ki? Bu sorular Hyejeong'un kafasında dört dönerken içi içini yiyordu ve anlaşılan uykunun bu gece Hyejeong'a gelmeye niyeti yoktu...

♧♧♧

** "Beni nereye götürüyorsun? Sen de kimsin?! Bırak beni!"

"İşimi zorlaştırmayın ve hala nazikken benimle gelin."

"Hayır hiçbir yere gelmiyorum."

"Pekala. Madem öyle, zor kullanmam gerekecek Bay Shin ve bundan hiç hoşlanmayacaksınız." **

Baekhyun nefes nefese uyanırken baş ucundaki saate baktı. Saat gecenin üçüydü ve Baekhyun yine o çok gerçekçi olan rüyalarından daha doğrusu imgelerinden görmüştü. Orta yaşlı bir adam ve yüzünü göremediği uzun boylu genç bir çocuk görmüştü rüyasında. Genç, orta yaşlı adamı kolundan çekiştirerek bir yere götürmeye çalışıyordu ancak adam buna karşı koyuyordu. Sonunda gencin sabrı tükenmiş ve cebinden bir şey çıkarmıştı ancak rüya tam orada bitmişti. Baekhyun diğer rüyalarında olduğu gibi bu rüyaya da bir anlam verememişti elbette. Sadece canını sıkan bir detay vardı... Genç, orta yaşlı adama "Bay Shin." diye seslenmişti. Eğer bu bir tesadüf değilse bu kişi Hyejeong'un babası olabilirdi. Üstelik duyduğu gencin sesi ona çok tanıdık gelmişti. Kim olduğunu bir türlü çıkaramıyordu ancak 'o ses' oldukça tanıdıktı...

Baekhyun yukarı bakarak "Tanrım... Lütfen bu öylesine bir rüya olsun. Bir tesadüf olsun." diye mırıldandı kendi kendine ve yeniden uykuya daldı.

♧♧♧

Sabah Baekhyun ve Sehun kafeteryada her zamanki masalarında otururken Sehun Baekhyun'un sıkıntılı yüz ifadesini fark edince "Ne oldu?" diye sordu. "Mina'dan hemen sıkıldın mı yoksa?"

Baekhyun gözlerini devirdi. "Tabi ki hayır! Sadece... Dün bir rüya gördüm."

"Vay canına bunun diğer insanlara olma olasılığı yüzde kaçtır ki? Hah! Herkes rüya görüyor seni şapşal."

"Ama herkes benim gibi imgeler görmüyor seni moron!"

"Ah doğru ya unutmuşum... Sen kahindin. Tamam ne gördün? Yine Hyejeong kendini kayaların üzerinden atıp bungee jumping mi yapıyordu?"

Melez ϟ KampıWhere stories live. Discover now