xi » signs

1.9K 167 93
                                    

*Medya'da kafeterya var. (Bir kısmı)

| 11. Bölüm | (IŞARETLER ~)

Hyejeong'u gece uyku tutmamıştı. Dışarı çıkıp biraz hava almak istedi ve üstüne uzun bir hırka giyip kulübesinden dışarı çıktı. Kampın merkezine gittiğinde kamp ateşinin başında oturan birini gördü. Hyejeong yavaşça yaklaştı.

"S-sana ne oldu?"

Birden ağzından dökülüvermişti ağzından bu kelimeler. Kendini tutamamıştı. "Niye çenemi tutamadım ki!" diye geçirdi içinden. Şimdi karşısındaki nezaket yoksunu insan kim bilir ona ne diyecekti. Ancak beklediğinin tam tersi oldu.

Hyejeong'un ani sorusuyla Jongin irkildi. Hyejeong'a kısa bir bakış attıktan sonra "Ne arıyorsun burada?" diye sordu sakince.

"Uyku tutmadı. Sen?" diye sordu Hyejeong, Jongin'in sakinliğinden aldığı yetkiyle. Jongin başını sallamakla yetindi.

Hyejeong kovuklardan birine oturdu ve elini sönmek üzere olan ateşe uzattı. Yine de ellerini ısıtmaya yetiyordu.

"Bazen çok fazla yükün omuzlarında olduğunu hissediyor musun?"

Hyejeong aniden gelen bu soruya şaşırdı. "E-evet.. B-biraz." diye cevapladı.

"Küçüklüğümden beri bu kamptayım. Hayatım boyunca sadece turnuvalara çalıştım. Daha iyi bir evlat olmak için. Savaş Tanrısı'nın oğlu olupta savaş kaybetmek rezil bir durum olurdu."

Hyejeong başını sallayarak dinlemeye devam etti.

"Ama bazen... Yaptığım şeyden mutlu olmuyorum. Tek bildiğim savaşmak. Bunu yapmak istemesem bile yapmak zorunda kalıyorum. Sadece Jongin olmak istiyorum..." dedi ve mırıldandı "Savaş Tanrısı'nın oğlu olmasaydım... Nasıl biri olurdum acaba?"

Hyejeong ne diyeceğinden emin değildi. Jongin'i fazla tanımıyordu ama ilk tanışmalarında onun boğazına hançer dayayan birine göre şu an ki hali oldukça sakin ve hatta kırgındı. Jongin sadece babasın mutlu etmeye çalışan bir çocuktu.

Jongin iç çekti ve ayağa kalktı. "Bu konuşmamızı unut. Eğer birine anlatacak olursan seni diri diri gömerim." dedi ciddiyetle ve Hyejeong'un yanından ayrıldı.

"İşte yine eski Jongin..." diye söylendi Hyejeong.

Yine de onun gerçek kişiliğini biraz olsun görebilme fırsatını bulmuştu.

♧♧♧

-Ertesi Sabah-

"Hyejeong!! O gitti artık!"

"Hayır!!"

Baekhyun gözlerini açtı. Yine o tuhaf rüyadan görmüştü. Hyejeong kampı terk ettiğinden beri aynı rüyayı görüyordu. Suho'ya bundan bahsetmişti ama Suho onu ciddiye almamıştı bile. Kendisi de ciddiye almamıştı ancak her gün aynı rüyayı görür hale gelmişti ve bu Baekhyun'u biraz ürkütüyordu.

Hyejeong, Suho, Baekhyun ve yüzünü göremediği bir çocuk daha... Yeraltındalardı. Tartarus'ta... Hyejeong ağlıyordu, Baekhyun ise donmuş bir şekilde onu izliyordu. O sırada bembeyaz bir ışık etrafı kaplıyordu ve tam o anda rüya bitiyordu... Baekhyun gidip yüzünü yıkadı ve kafeteryaya doğru yola çıktı...

♧♧♧

"Bugün yine über çılgın rüyalarımdan birini gördüm" dedi Baekhyun ağzına ramen sıkıştırırken.

"Ne rüyası?" diye sordu Hyejeong.

"Bir süredir aynı rüyayı görüp duruyormuş." diye açıkladı Suho. Baekhyun başıyla onayladı. "Sen, ben Suho ve yüzünü göremediğim bir çocuk yeraltı dünyasına inmişiz." dedi. Hyejeong, yeraltı dünyasını duyunca yemek boğazına kaçtı "Öhööö..."Suho hemen Hyejeong'a su verdi.

Melez ϟ KampıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin