iii » let the game begin

2.3K 199 24
                                    

3. BÖLÜM (OYUN BAŞLASIN!)

"Oyunun kurallarını zaten biliyorsunuz, açıklamama gerek yoktur. Herkes liderinin arkasına toplansın."

Suho son duyuruyu yaptıktan sonra Hyejeong'a dönüp "Oyun hakkında kısa bir özet geçeyim..." dedi. "Gördüğün üzere biz mavi takımız. Karşı takım da kırmızı takım, yani şu an için düşmanlar. Oyunun tek amacı var o da karşı takımın bayrağını ele geçirmek. İki takımın lideri de bayrakları kampın farklı yerlerine sakladı. Amacımız mümkün olduğunca az yara alarak oyunu kazanmak. Eğer buradan gitmek istiyorsan sadece beni takip et ve dediklerimi yap. Anlaştık mı?"

Hyejeong başını onaylarcasına salladığında Suho Hyejeong'u yanına çekip çaktırmadan karşı takımdan bir kaç kişiyi gösterdi. "Şunları görüyor musun? Artemis'in avcı kızları. Bir nevi Amazonlar diyebiliriz. Onlardan kesinlikle uzak durmalısın. Bir de şu arka arkaya duran iki çocuğu görüyor musun? İkisi de koyu tenli, biri sarı saçlı?"

"Evet?"

"O ikisine hiç gözükme bile. Eğer ben oyun esnasında birileriyle meşgul olursam ve sen o iki çocuğu görürsen hemen kaç."

"Beni korkutmayı keser misin lütfen? Beni öldürecek değiller ya."

Suho "Orası hiç belli olmaz." diye mırıldandığında Hyejeong'un gözleri korkuyla açıldı ve içinden "Tanrım lütfen bu kaçık insanların arasında ölmeyeyim." diye dua etti.

Suho "Mavi takım! Herkes yerlerini alsın!" diye bağırdığında aynı şekilde karşı takımın lideri de "Kırmızı takım! Herkes yerlerini alsın!" diye bağırdı.

Duyulan trompet sesinin ardından herkes birbirinin üstüne ya da sağa sola dağılmaya başladı. Suho başlangıç sesini duyar duymaz Hyejeong'u yanına alıp koşmaya başladı. Karşılarında rakip takımdan üç kişi belirdiğinde Suho Hyejeong'un kolunu bıraktı ve elindeki kılıçla melezlerden birini bacağından yaralayıp kılıcını aldı.

Çocuğun gerçekten yaralandığını gören Hyejeong "Aman Tanrım ne yapıyorsun sen?!" diye bağırdı ancak onu takan yoktu bile.

Diğer iki kişi de Suho'nun üstüne doğru ilerlerken Suho iki elindeki kılıcı hızlıca savurarak melezleri defetti.

"İnanmıyorum kılıçlar gerçekmiş. Nasıl bir yerdeyim ben Tanrım?"

Suho kendi kendine konuşan Hyejeong'u duymazdan gelerek "Yürü hadi!" diye bağırdı.

Hyejeong arkalarında çarpışan kılıçların sesini duyabiliyordu. Tüm bu savaş aletleri gerçekti. Bunu ancak idrak edebilmişti.

"Artemis'in avcıları!"

Hyejeong Suho'nun uyarısıyla etrafına bakındığında ağaçlardan inen kızların üzerlerine ok attıklarını fark etti.

"Eğil!"

Hyejeong ani refleksle eğildiğinde ok tam kafasının üzerinden geçti. Eğer bir saniye geç kalsaydı alnının ortasına oku yiyecekti. Hyejeong dehşet içinde avcı kızlara bakarken etraflarının çevrildiğini farketti. Suho iki Artemis avcısıyla dövüşürken, kızlardan biri Hyejeong'u işaret etti ve "Şunu bana bırakın." diyerek Hyejeong'un üstüne doğru ilerlemeye başladı.

"Demek Athena'nın meşhur kızı sensin ha?"

"G-galiba? Öyle diyorlar ama sanmıyorum."

"O zaman görelim bakalım gerçekten öyle misin..."

Artemis'in avcısı kılıcını çıkardığında Hyejeong üzerini yokladı. Yanında hiç bir savaş aleti yoktu, kılıcını koşarken ağırlık yapıyor diye yere fırlatmıştı. Hyejeong içinden aptallığına küfrederken melez kılıcıyla Hyejeong'un yüzüne bir sıyrık attı.

Melez ϟ KampıWhere stories live. Discover now