iki │isteme merasimi│

254K 11K 2.3K
                                    

Nihayet kendi evimdeyim. Şükür. Birkaç gündür olanlar hakkında bir şey demeyeceğim. Milletim yeterince şey söyledi zaten. Yalnızca oldukça gururluyum diyebilirim.

Bölüme gelince, bana göre güzel size göresini de yorumlarda göreceğimiz bir bölüm oldu. Yorumun sayısına göre gelecek bir diğer bölüm. Ne kadar hızlı gelmesini istiyorsanız, o kadar çok yorum yaparsınız ;)

Kitap olacak hikayemin teslimini bu ayın sonunda yapacağımdan bölümlerin geliş hızı daha da artacak. Birde bildiğiniz gibi şehir dışındaydım bu yüzden gecikti bölüm. Umarım beklediğinize değer.

Bölüm Şarkısı: Yasemin Göksu - Ayletme Beni. Gerçekten severek dinlediğim bir şarkı. Yazarken de dinledim. Bu yüzden dinlemenizi tavsiye ederim. Multimediaya bakmayı da ihmal etmeyin.

Oy kullanmayı ve yorum yapmayı unutmayın. Ah birde "Sosyalbukalemunnwatty_" adlı kullanıcı adımdan İnstagram'dan takipte olabilirsiniz. Alıntılar orada yer almakta.

Keyifli okumalar ♥♥

▬▬▬▬▬▬▬▬

Bölüm 2isteme merasimi

Gözlerini penceresinden çok net görebildiği başı dumanlı ve zirvesi karlı dağa sabitlemişti. Suskuluğun mesken edindiği diline vurduğu katmerli zincirlerden bihaberdi tüm Urfa. Deran Piran'ın çetrefilli acısını göremiyordu şimdi. Göz yumuyordu tüm yapılanlara. Onu kurtaramıyordu.

"Hazırlanmanı söyledi Kadriye Hanım." Gözlerini karşıdaki dağ manzarasından çekip, kapısının önünde duran kıza baktı. Mutfakta çalışanlardan biriydi. Tanıyordu onu Deran. Fakat bir yanıt vermek gelmiyordu içinden.

Bakışlarını yeniden karşısındaki heybetli dağa çevirdiğinde cevap alamayacağını anlayan kız kapıyı arkasından kapatıp çıktı odadan. Yüzü güzeldi belki, Urfa'nın en afili ailelerden birinin kızıydı da bahtı güzel değildi. Sürmeli gözlerine yağan karı görüyorlardı şimdi. Eski Deran yoktu. O merdivenlerden ezgiler eşliğinde inen, etrafındaki herkese enerjisini bulaştıran kız yoktu.

Pencerenin kenarından kalktı ve dolabının kapaklarını açıp karşısındaki yatağının üstüne oturdu. Derin bir soluk aldı ardından. Öyle bir karanlıktı ki yüreğine çöreklenen, ne yapacağını ve buna nasıl mani olacağını bilemedi. Öyle büyük bir isteksizlik ve tükenmişlik ile kavruluyordu ki anlatmakta kelimeleri kifayetsiz kalıyordu. her seferinde.

Kıyafet seçimi yeniden koyu renklerden yanaydı. Bordonun en koyu tonundan olan boydan elbisesini elinde tutarken, o elbiseyi alırken ne denli mutlu olduğunu hatırladı. Ağabeyi Neçirvan'ın onu İstanbul'a götürdüğü bir zaman almıştı. Alırken çehresindeki gülümseme imrenilecek cinstendi. O kadar mutlu olmuştu ki, o an ayakları yere basmamıştı. Fakat şimdi bu elbiseyi giymek o kadar zor geliyordu ki ona, boğazındaki yumru canına okuyordu.

Büyük bir kaosun içerisindeydi. İliklerine kadar çaresizliğe bulanmış, burnunun ucuna kadar kasvete batmıştı. Koca bir matem havası duruyordu karşısında. Buna mani olmaya gücü yoktu da.

"Abla?"

Hazal'ın sesi, tam üzerini giyindiği an çınlamıştı kulaklarında. Ardından kapısı açılmış ve Hazal adeta parlayarak içeri girmişti. Güzel kızdı Hazal. Yüzü kadar bahtı da güzel olurdu inşallah. Kendisi gibi Azrail'in pençlerine düşmemesini umuyordu Deran.

"Efendim." derken çıkan ses tonu, bu konaktaki herkese kırgın olduğunu anlatır nitelikteydi. İçi burkuldu Hazal'ın. Ablasının ses tonu öylesine soğuk öylesine kırgındı ki içinde bulundukları hüznün öznesi oluşundan bir kez daha nefret etti. Kaderin cilvesiydi işte bu da. Lâkin kimse dur diyememişti. Geri kalmış zihniyetlerin 21. Yüzyıla inat sürdürdükleri töre gelenek adı altındaki katliamlarıydı.

AĞA [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now