- Savaş mı İstiyorsunuz? Come on...-

94.4K 7.6K 1.1K
                                    

Seren, yurt odasının kapısına geldiğinde hala söyleniyordu. Yumurta, un ve yağ karışımı ile odasına gelene kadar geçtiği herkesin tuhaf bakışlarına maruz kalmıştı. Allah'tan sahip olduğu oda anahtarının üzerinde kapı numarası yazıyordu da bu halde kapı kapı gezmek zorunda kalmamıştı. Bu sabah okulda nasıl karşılanacağına dair endişeleri vardı ama yaşanılanlara bakılırsa endişesi azdı. Resmen Asel'den nefret ediyorlardı. Onların bu kadar nefret etmesine neden olacak ne yaşanmış olabilirdi? Bu tür zorbalıkların sadece filmlerde olduğunu düşünürdü. Sonuçta Türkiye'de yaşıyorlardı, Amerika'da değil.

Odanın kapısını yavaşça açmadan önce o dört kızdan biriyle aynı odada kalmamayı diledi. Yoksa kızı intihardan kurtarmaya çalışırken katil edebilirdi. Araladığı kapıdan içeri başını uzatıp etrafı dinledi. Herhangi bir ses duymadığında ise kapıdan içeriye girip arkasından kapıyı kapattı. Kapanma sesi odanın içinde yankılandığında istemsizce titredi. Hiç bilmediği bir dünyada, hiç tanımadığı bir kızın bedenindeydi ve kendini oldukça savunmasız hissediyordu. En azından tuhaf bir şekilde kızın bedenine uyum sağlamıştı. Beden yabancıydı ama onu kullanırken bir zorluk hissetmiyordu. Sadece eskisine göre daha hafif ve kısaydı. 

Yavaşça odanın içine adım atarken bir yandan da gözlem yapıyordu. Oda, normal bir yurt odasının pasif görünmesini sağlayacak kadar güzeldi. Kapıdan girdikten hemen sonra insan kendini odanın ortasında buluyordu. Üç tane çalışma masası, üç koltuk ve LCD ekran televizyon vardı. Odanın içindeki merdivenden çıkınca asma katta yer alan yataklara ulaşılıyordu. Merdivenin arkasında ise oldukça geniş giysi dolapları vardı. Seren odada kimsenin olmadığını görünce hem rahatladı hem de huzursuz oldu; kim bilir nasıl insanlarla aynı odayı paylaşıyordu?

Düşünceleri arasında ne yapacağını bilmez halde dolanırken kapı açıldı. İçeriye ondan biraz uzun, beline kadar dalgalı, kumral saçları olan, gözlüklü bir kız girdi. Kapıyı açtığı sırada çantasıyla ilgilendiğinden onu görmemişti.

"Merhaba," dedi Seren, Asel'in çıkarabildiği en tatlı sesle. Bu gerçekten de sevimli olarak adlandırılabilecek bir sesti. Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Normalde bu sesi çıkaran kızlarla dalga geçerdi. Beril ve Cansu gibi olmuştu. Kızlar onu bu bedenle tanısa aralarına almak için bir saniye bile düşünmezlerdi.

Bu sıcak selamlamaya karşın kız elindeki çantayı düşürdü. Sanki odasında kanatlı, sivri dişli bir cadı görmüş gibi şaşkınlık ve korkuyla ardına kadar açtığı gözlerle kıza baktı. Yine mi, diye düşündü Seren. İnsanlardan normal bir tepki almayı başarabilecek miydi? Bu Asel nasıl bir kızdı böyle? Kiminle konuşsa herkes abartılı tepkiler veriyordu.

"Senin de selam vermen gerekmez mi?" dedi yine şirinliğinden ödün vermeyerek. İnatla kızın tepkisini görmezden gelmeye çalışıyordu. Birileriyle bir şekilde iletişim kurmalı ve Asel'in nasıl bir insan olduğunu çözmeliydi.

"Selam," dedi yeni gelen kız kurulmuş bir robot gibi. Ardından gözlerini hızla kırpıştırdı. "Yanlış bir şey mi yaptım?" diye de ekledi. Seren onun şaşkınlığının kızın tuhaf davranışlarından kaynaklandığını düşündü. Yoksa kızın konuşurken ses tonunda yer alan hafif alaycılık insanın korktuğu birine karşı kullanılacak bir ton değildi.

Seren hiçbir zaman sakin biri olamamıştı. Bu yüzden kızın tepkisi ile birden kan beynine sıçradı. "Allah aşkına sizin derdiniz ne? Bu kız..." dedi ve durdu. Ellerini saçlarına götürünce gür, kızıl saç öbeğine dokunur dokunmaz hızla geri çekti. Hala içinde olduğu bedende olduğunu unutuyordu. Derin bir nefes alıp konuşmasına sakince devam etti. "Ben size böyle muamele görecek ne yapmış olabilirim?"

Misafir RuhWhere stories live. Discover now