(MR)Bölüm 25: Ulaş'ın Çilekeş Kölesi!

76.3K 6.3K 999
                                    

Genç kız önce kitaplarını sonra kendini yatağına attı. Yaklaşık üç gündür ders çalışmaktan uzak kalmıştı ve ödevleri tatil dönüşünde resmen dağ gibi yayılmıştı. Şimdi saatlerdir kütüphanenin maun masasında ne kadar ders çalışmak istese de bir türlü ödevde arpa boyu yol alamamıştı. Tamam, bu kısmen üç boyunca ona haber veremediği için öfkeden köpüren Görkem'in hatasıydı ama asıl sorun Ulaş'ın, Kutlu ve Asel'in kaçırıldığı gece hakkında hala bir şey öğrenememesiydi.

Koca 3 gün boyunca Kutlu ve Ulaş arasında çokta bir şey değişmemişti. Aslında bir daha düşündü de değişim vardı. Şimdi Ulaş daha sinirli ve Kutlu da bir o kadar ketumdu. Oysa Seren, Kutlu'nun tüm olan biteni anlatacağını düşünmüştü. Anlaşılan o da herhangibir şey söylememekte direniyordu.

Seren yatakta doğruldu. Tatilden geleli anca bir gün olmuştu ama Orkunla konuşmaları beyninde yankılanıyordu. Bu konuşma sonrasında kendi hayatına dair yaşadığı özlem daha da artmıştı. Asel'in bedeninde neredeyse bir ayını tamamlayacaktı ve o hala bedenini görmeye gitmemişti. Ailesi ne durumdaydı acaba? Asel'i kurtarmaya çalışırken kendi hayatı ellerinin arasından gidiyordu. Bu adaletsizlik değil miydi? Seren başının dönmesine neden olacak kadar hızla kafasını salladı. Bu düşünceler iyi değildi. Kafasını dağıtmalıydı. Hem de bir an önce!

Kıyafetlerini hızlı bir şekilde değiştirmiş, yurttan çıkmak için atkısını sıkı sıkı sarınmıştı. Temiz hava beyin hücrelerine iyi gelecekti. Yurdun merdivenlerinden ağır adımlarla inerken kimseden gizlenmek zorunda değildi. Dışarı çıkma yasağına daha bir saati vardı. O sırada yurt binasının çevresinde ki patikada bir tur yürümek ona iyi gelecekti.

Yurdun kapısından adım attığında soğuk rüzgar onu karşıladı. Genç kızın narin bereni titrerken ellerini montunun cebine koydu. Tam beş basamaklı merdivenlere  yönelmişti ki ona doğru ağır adımlarla yaklaşan Kutlu'yu gördü.

Genç adamın elleri cebinde, kafası öne eğik karanlığın içinde yürüyordu. Montunun önü açıktı ve bol mavi hırkası kenarlardan sarkıyordu. Saçları daha yeni yataktan kalkmış gibi darmadağındı. Merdivenlerden çıkmak üzereyken Asel'i fark etti.

"Asel..." diye başladı söze genç adam. Ne diyeceğini bilemez halde etrafına bakındı. Olayın üstünden geçmesine rağmen adam hala ne yapacağını bilmiyordu.

Genç kız onun hala kendisinden çekindiğini görebiliyordu. Kim aile faciasını yabancı birisinin bilmesini isterdi ki? Bu yüzden fazla uzatmadan konuşmaya başladı. "Konuşabilir miyiz?"

Kutlu başını evet anlamında salladı. Seren, genç adamın yanına gelip merdivenlerden beraber indiler. Gecenin karanlığını sadece ay ışığı aydınlatıyordu. Bu yüzden ağaçlar, banklar, yerdeki taşlar bile gümüşi renkteydi. Okulun içindeki yolda ağır adımlarla yürümeye başladılar. İkisi de konuşmuyor ama sessizlik ikisine de iyi geliyordu. Özellikle Seren bundan memnundu. Olaylı geçen 3 günün ardından inanılmaz derece de huzura ihtiyacı vardı.

Genç kız yurdun arka tarafına geçtiklerinde artık ikisinden birinin konuşması gerektiğini düşünüyordu. Yoksa bıraksalar sabaha kadar yürüyeceklerdi.

"Sen artık Ulaş'a anlatmalısın." dedi Seren konuya girerek. Uzatmanın alemi yoktu. Bu konuyla ilgili yeterince vakit kaybetmişlerdi.

Kutlu başını ağır ağır salladı. "Evet anlatmalıyım ama bilmiyorum bu olayı neden bu kadar erteledim. " Elini saçlarının arasından geçirdi. Dışarı üflediği nefesi buhar halini alıp havaya karışmıştı. "Sanırım bu gece anlatacağım."

Misafir RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin