(MR)Bölüm 10: Nerede O Eski Türk Filminde ki Kötü Kadınlar?

77.6K 7.5K 663
                                    

Seren homurdanarak yarışma yapılacak alana geri geldi. Görkem uyuzu bütün sinirlerinin tepesine toplanmasına neden olmuştu. Banka oturup spor ayakkabılarını yanına bıraktı. Uzun kızıl saçlar yine dağılmış ve omzuna düşmüştü. Tam onları toplayacağı sırada elindeki lastik parmaklarının arasından fırladı ve uzağa bir yere düştü. Seren bankın kenarından tutunup gözlerini devirdi. Evren bile ona karşıydı. Banktan kalkıp lastiğinin düştüğünü tahmin ettiği çimenliği aramaya başladı. İlk önce banktan çok uzağa gideceğini düşünmese de yakınlarda bulamadı. Farkında olmadan gittikçe banktan uzaklaşıyordu. Kız saçlar öbekler halinde yüzüne düşüyordu. Bu saçlarla Asel nasıl bunca zaman uğraşmıştı anlamıyordu. Saçları elleriyle toplayıp aramasını sürdürdü. Tam vazgeçeceği anda siyah saç tokasını çimenlerin arasında buldu ve göz hizasına getirip sırıttı.

"Benden kaçacağını düşündün ama seni yakaladım." dedi ve tokayla hızlıca saçlarını topladı.

Seren oturduğu banka geri döndüğünde ağrıyan bileğini esnetirken bir yandan da kendi kendine mırıldanıyordu.

"Ah Asel senin için bunca uğraşa değer umarım." bakışlarını gri gökyüzüne çevirdi ve nefesini dışarı bıraktı. "Kendi güçlü ve kaslı bedenimi özledim." Bileğini oynattığında oluşan acı iniltisini yuttu. Yüzünü istemsizce buruşturmuştu. Acısını belli etmemeliydi. Eğer öğretmenlerden biri görürse kaçmak için uğraş verdiği revire geri postalanacaktı.

"O bilek ile koşabileceğini mi sanıyorsun?"

Seren oturduğu yerde irkildi. Ulaş başında dikiliyordu. Yanına kadar geldiğini hissetmemişti bile. Acaba bileğinin acıdığını görmüş müydü? Her şeyden önemlisi az önce kendi kendine konuştuğunu duymuş olabilir miydi?

"Bileğimde bir şey yok." dedi umursamaz görünmeye çalışarak. Fakat yan yan onun ne yaptığını da gözlemlemiyor değildi.

Ulaş kahkaha atarak kızın yanına oturdu. Ona her an zorba davranan adamın bir anda bu denli yakın davranması kızı afallattı. Ulaş ise her gün genç kızla oturup sohbet ediyormuş gibi rahattı. "Roman kahramanları gibisin. Her şeyi sırtlanıyorsun" dedi kıza dikkatlice bakarken. "Böyle bir yanın olduğunu bilmiyordum."

Seren de bandanasını takarken "Roman kahramanları da gerçek insanlardan esinlenerek yaratılmıştır." diye cevap verdi. Kızlar yarışı için yerine alma işareti alana yayıldığında Seren bakışlarını genç adamdan çekti. Alanda toplanan kızları görünce ayakkabısını hızla giydi fakat ayağa kalktığında canı acıdı. Dizi ile alakası olan bir acı değildi üstelik. Ayakkabısının içinde bir şeyler vardı. Ve ayağına keskin bir şekilde batıyordu. Her adım attığında canı daha çok acıdı. Ama ayakkabısında bir şey olamazdı. En azından en son baktığında öyleydi. Seren'in gözleri aklına gelen düşünce ile ardına kadar açıldı. Tokasını ararken spor ayakkabılarını bankın yanında savunmasız bırakmıştı. O zaman içine bir şey koymuş olmalıydılar.

"Hala bırakabilirsin." diye bağırdı Ulaş arkasından ama Seren'in o an gözü Görkem'e takılmıştı. Onu izlemeye gelmişti. Neden yüzü, 'Senin yaptığın hiçbir şeyi umurumda değil' derken gözleri 'Ne olur bu maçı kazan' diyordu. Seren nefesini dışarı üfledi bir an önce yerini almazsa kesinlikle iddiayı kaybedecekti.

Seren yarışmada ki yerini aldığında yüzünü buruşturdu. Ayağında ağrıya neden olan şeye anlam veremiyordu. Ama şuan hiçbir öğretmenin onun için yarışı durdurabileceğini düşünmüyordu. Burada ki her insan Asel'e karşı olan davranışları acımasızcaydı. Ona hiçbir şekilde yaşam alanı oluşturmadıkları gibi el ele vererek genç kızı dışlıyorlardı. Tamam Asel yıllarca kötü şeyler yapmıştı belki ama sonunda cesaret gösterip doğru yolu seçmişti. Şimdi bu kızı kurtarmak için elinde bir şansı vardı ve bunu en iyi şekilde kullanmak istiyordu. Ayağında ki acıyı yok saylamaya çalıştı. Bu yarışmada ne olursa olsun galip gelecekti.

Misafir RuhDove le storie prendono vita. Scoprilo ora