(MR)Bölüm 34: İstenmeyen Arkadaşlık!

68.4K 6K 558
                                    

Seren, Orkun'un kilidini açmakla uğraştığı kapının önünde, kollarını bedenine doladı. Gecenin geç saatlerinde, soğuktan donmak üzereyken burada ne işi olduğunu sorgulamadan edemedi. Orkun'un peşine takılıp buraya kadar gelmek akıl işi değildi. Ona güvenmiyorken neden her defasında kendini ona yardım ederken buluyordu ki? Kendi akıl sağlığından şüphe etmeye başlamıştı. Kendi yaşadığı sorunlar yetmezmiş gibi enerjisinin yarısını bu adam için harcıyordu birde.

Genç adam ağır demir kapıyı araladığında genç kadına baktı. Yüzünde ki gülümseme alaycılıktan uzak olsa da, Seren'in tam anlamını bilmediği bir ifade ile bakıyordu.

"Açık arazide kalmış geyik yavrusu gibi davranma. Seni yemeyeceğim." Orkun konuşurken kapıyı açmış ve genç kızın geçmesi için kenara çekilmişti. Yüzündeki gülümseme yaralarıyla birleşince onu tehlikeli olmaktan çok uzak bir yerlere götürüyordu. Fakat Seren'in az önce gördüğü ifade ise uçup gitmişti. Artık görüp görmediğinden de pek emin değildi.

Seren nefesini bıkkın bir halde dışarı üfledi. Yine çok fazla düşünmeye başlamıştı. Kollarını çözmüş, bedeninin iki yanına sarkıtmıştı. Orkun ile uğraşmak onu ruhsal olduğu kadar fiziksel olarak da yoruyordu. Yanından geçerken adamın karnına ona az da olsa acı verecek bir yumruk attı.

"Yemeye kalk da mideni sökeyim."

Seren içeriye adım attığında bedeni soğuktan daha da titremeye başlamıştı. Tamam, dışarı soğuktu ama içerisi daha da soğuktu. Birden morga girmiş gibi hissetti. Burası geniş, tek bir alandan oluşan, evden çok atölyeye benzeyen bir yerdi. Bunu anlamak için her yere dağılmış halde duran boya ve tuvallere bakmak vardı. Sanki uzun zamandır buraya kimse girmemişti. Yan tarafında duran askılığın üzerinde parmağıyla bir çizgi çizdiğinde tozun altında ki askılığın gerçek rengini gördü.

"Evet buraya uzun zamandır kimse girmedi. Tabi bir buçuk hafta önce resmi asmak için girdiğim günü saymazsak." dedi Orkun, genç kızın parmağına bakarken. Bu adam çevresinde olanlara karşı oldukça dikkatliydi. Seren parmağını montuna silerken atölyenin ortasına doğru ilerledi. Duvarlarda bir çok resim asılıydı. Bunlardan kimisi insan portresi, kimi de manzara portresi. Hepsinde pastel renkler kullanılmıştı. Seren hiçbir zaman resim gibi sanattan anlayan bir insan olmamıştı. O her zaman spordan yanaydı. Ama şimdi resimlere ilgiyle bakıyordu. Her kim yaptıysa oldukça yetenekli biriydi. Acaba hepsini Orkun yapmış olabilir miydi?

"Burası senin atölyen mi?" diye sordu bir manzara resmini incelerken.

"Annemindi." Orkun'un nefesi saçlarına vurduğunda genç kız irkilmeden edemedi. Ne ara yanına kadar gelmişti anlayamamıştı. İstediği zaman sinsice yaklaşma konusunda üzerine yoktu. Adam resmen ajan olmak için doğmuştu. Seren derin bir nefes aldıktan sonra ileriye doğru bir adım atıp genç adama döndü.

"Peki ben neden buradayım?"

Orkun'un dudaklarının kenarı kıvrılırken işaret parmağı ile karşıda ki duvarda bir yeri gösterdi.

"Onu görmek için."

Seren işaret ettiği yere baktığında ağzının şaşkınlıktan açıldığını hissetti. Bu resim ondan modellik yapmasını istediği resim olmalıydı. Resme doğru adım adım çekilirken büyülendiğini hissediyordu. Resimde ana öğe olan Asel'in görüntüsü çarpıcıydı. Fırtınalı bir denizin ortasında ilerleyen bir geminin pruvasına ayağını dayamış ve elinde ki kılıcı havaya kaldırmıştı. Çalkalanan denizin suyu ile ıslanan elbisesi üzerine yapışmıştı. Dudakları savaş çığlığı atmak için aralanmışken bile oldukça çekici ve dolgun görünüyordu. Ama en önemlisi saçları idi. Mavinin farklı tonlarının yer aldığı resimde Asel'in kızıl saçları arkasında sanki bir pelerin gibi dalgalanıyordu ve kızıllığı o kadar parlaktı ki insan gözlerini alamıyordu. Orkun gerçekten de yetenekli bir ressamdı. Kabul etmek zorunda olduğu bir gerçekti bu.

Misafir RuhWhere stories live. Discover now